AK Parti iktidara geldiği günden itibaren pompalanan iki konu vardır. Bu iki konu AK Parti’ye karşı bir direnç ve muhalefet üretmek için pervasızca piyasaya sürülür. Hatta üretilmek istenen sadece siyasi muhalefet değildir, aynı zamanda iç ve dış zinde güçlerin AK Parti’yi devirecek eylemlere girişmesi için üretilen bir tahriktir. Değişmeyen bu iki tahrik konusu nedir?
Bir, rejim değişimi; iki, eksen değişimi.
Birincisi içeriye dönük tahrik için köpürtülür, ikincisi dışa dönük bir tahrik için kaşınır.
AK Parti’nin ilk yıllarında etkili olan derin devlet yapılanmalarının, statükocu güçlerin ve seçkinci çevrelerin irtica üzerinden yapmaya çalıştığı Türkiye’nin bir rejim sorunu yaşadığı algısını üretmekti. Ulusalcı zihniyetin asker-sivil bürokrasi, iş dünyası, medya ve STK’lar üzerinden oluşturmaya çalıştığı baskılar zaman içinde anlamını kaybetti. Hem AK Parti’nin böyle bir niyetinin olmadığı daha iyi anlaşıldı, hem de bu vesayet odakları güçten düştüler.
AK Parti iktidara geldiğinde küresel güçler de alkış tutmamışlardı. Onları tahrik için üretilen propaganda da Türkiye’nin eksen değiştirdiğine yönelikti.
Son dönemde bu iki başlığın tekrar gündeme getirildiğini ve farklı şekillerde yeniden kızıştırılmak istendiğini görüyoruz.