7 HAZİRAN seçimi sonrasında, muhalefet Meclis çoğunluğunu değerlendiremeyince, 'tekraren' gidilecek seçimlere az bir zaman kaldı. 1 Kasım seçim sonuçları sadre şifa olur da siyasi ve yönetimsel tıkanmışlığı ortadan kaldırır, Türkiye'nin önünü açar mı, görülecek...
"Tekraren" de olsa, erken de olsa, seçim seçimdir, seçme eylemi, demokratik düzenlerde seçmenin yönetimini yeterli bulmadıklarında kestiği bir faturadır.
Fatura bedelinden, sonuçta, seçen ve seçilenler (müştereken ve de müteselsilen), siyasi olarak sorumlu olsalar da seçim sonuçlarının asıl muhatabı halkın kendisidir. Her iktidar sürelidir, iktidarların sandık marifetiyle ve de suhuletle değişmesi demokrasinin kalitesini gösterir.
İktidar mahfillerinde, 1 Kasım seçimlerine adeta 'uhrevi' anlamlar yüklendiği gözleniyor.
Son istikbal ve istiklal mücadelesinde son raunt olarak nitelendiriliyor. Sonuçlarına göre, 'yüzyıllık tuzaktan kurtulma' veya ilelebet mahkûm olma ve hatta İstanbul'u kaybetme ile karşı karşıya kalınacağı iddia ediliyor.
Çare olarak, mevcut iktidarın tek başına daha güçlü bir çoğunlukla, iktidarını sürdürmesi gösteriliyor.
Bu telaş, gayriihtiyari, Türkiye'nin sıkışmışlığından ziyade iktidarın sıkışmışlığı halini akla getiriyor.
Siyasi tarihimiz, benzer kritik süreçlerde yapılan ve kimsenin burnu kanamadan iktidar değişiklikleri ile sonuçlanan seçim örnekleri ile dolu.
3 Kasım 2002 seçimleri en taze ve tipik örnek...
Hal böyleyken, 1 Kasım seçimlerine 'İstiklal Savaşı' manası atfetmek ve de seçmeni, Kuniri 012 muharebelerindeki gibi nerdeyse 'süngü harekâtı' havasına sokmak, demokratik olgunlukla bağdaşmıyor.
YSK 'acil' açıklama yapmalı