ATATÜRK yurt kurtarıcılığının yanı sıra birbiri ardına devrimlerini gerçekleştirmiştir. O zamanki 1. Meclis çoğunluğunun bu devrimlere inanmamış olduğu bilinirken, Atatürk’ün gayesi ne idi?
Tanzimat’ın yapamadığı, yapılmadıkça, medreseden yetişme şeriatçıların vicdanlar üzerindeki egemenliği yıkılıp laik bir devlet sisteminde dünya işlerini yalnız akıl yolu ile çözüp çevirmedikçe, dini sadece Tanrı ile kulu arasında bir vicdan işi olarak bırakmadıkça, baştaki istibdat yıkılsa bile Tanrı adına toplumu hükmü altında tutan geri medrese şeriatçılığının yarattığı yığın despotluğu önlemedikçe, insan laik ve müspet bilimlere dayanan eğitimle değiştirilmedikçe; toplumu değiştirmeye, ilerletmeye, kalkındırmaya, vicdan ve akıl hürriyeti yolundan siyasi hürriyete kavuşturmaya, rejimi devamlı ve kararlı bir hürriyet rejimi yapmaya imkân yoktu.
Kayıtsız şartsız millet hâkimiyeti tek amacı idi.
Atatürk’ün isteği, devrimciliğini köylere kadar yaymak ve din adamlarını bu disiplin içinde yetiştirmektir. Atatürk sonrası idare bu görevi yeterince yerine getirmemiş; Cumhuriyet devrinde yetişen aydın kuşaklara mal etmemiştir. Atatürk milliyetçiliğinin ırkçılık ve mezhepçilik dışında kurulmuş olduğunu hatırlatmak isteriz.
Atatürk milliyetçiliğinde Türküm diyene “Hayır. Sen Arnavut, Kürt, Çerkez, Boşnak asıllısın, yabancısın” denemez; Atatürk milliyetçiliğinde “Sen Sünnisin Müslümansın, sen Alevisin bizden değilsin” denemez.
Atatürk laik düşünce ile bu ayrılığı kaldırmıştır.
Müslümanız, Müslümanlığı bilmeyiz. Atatürkçüyüz, Atatürkçülüğü bilmeyiz.