19 MAYIS, yayılmacıya ve kendini yok sayan saltanata karşı onurlu bir direnişin başladığı gündür.
Bu onurlu direnişin önderi Mustafa Kemal’dir!
Bizler dilimizle yakın tarihin akışını birbirinden ayrı
düşünemeyiz. Çünkü laik Cumhuriyetimizin özgürlük ve bağımsızlık
savaşımı, aynı zamanda Türkçenin özgürleşme savaşımıdır. Bu
savaşım, görkemli bir Kurtuluş Savaşı’yla sonuçlanmıştır. Bu
Kurtuluş Savaşı’nı, umutsuz ve umarsız sanılan bir ulus canını
dişine takarak, elinde avucunda ne varsa Kuvayımilliyecilerle
paylaşarak kazanmıştır.
Bağımsızlık savaşını kazanan Kuvayımilliye ruhu, birbiri ardına
devrimler yaparak ulusu çağdaş dünyayla yarışa hazırlamıştır.
Ölçüsü tartısı, kılık kıyafeti, yazısı dili, hukuk düzeni
yenileşen, kadınları toplumsal yaşama katan, çocukların geleceğini
aklın, bilimin ve sanatın aydınlatacağına inanan bu ulus Mustafa
Kemal’lere savaşırken de savaş sonrasında da inanmıştır.
Yüzyıllarca ‘ümmi ümmet kul’ olan ve acımasızca inancı kullanılan
halka, laik Cumhuriyetimiz ‘aklı ve vicdanı özgür yurttaş’ kimliği
vermiştir.
Bugün aynı ülkede yaşıyor; aynı havayı soluyor ama ortak çıkarlar
için ortak akıl üretmeyi beceremiyoruz. Yönetenlerle yönetilenler
aynı dili konuşuyor gibi yapıyor, anlaşamıyoruz. Çünkü laik
Cumhuriyetimizin varlık nedeni olan ilke ve devrimlerle hesaplaşan
anlayış, Kurtuluş Savaşı’nın niçin yapıldığını, işgal altında
yıllarca inim inim inleyen halkın neler çektiğini, örneğin
Antep’teki direnişi, bu kente niçin ‘gazi’ sanı verildiğini,
padişahın niçin İngiliz gemisiyle kaçıp gittiğini, Kuvacıların
yalnız yayılmacıyla değil, yobazla ve çetecilerle de savaştığını
yok saymakta, kurtuluş için savaşanları sırtından vurmaya
çalışanları, kahramanlaştırmayı yeğlemektedir.