Devşirilmiş kalabalıklar değil, lastik pabuç üzerinde, neredeyse bir serap haline geldiğine inandıkları adaleti seslendiriyorlar.
Adalet devasa köprüler, çok şeritli yollar üzerinden varılması mümkün bir ara istasyon değil...
Bugünün Türkiye’sinde ne hazindir ki, adalet için, güneşin alnında, yayan yapıldak yollara dökülmek gerektiğine inanan milyonlar var.
Adalet aranan mahfiller, devlete nüfuz etmiş bir çete tarafından, iktidar enstrümanı haline getirildi.
İktidar gücü, sorunu farklı bir iktidar meselesi olarak değerlendirdi, Olağanüstü Hal ve kararnameler rejiminin yasamayı ve yargıyı baskılaması, ‘Adalet’ mefhumunu sahipsiz bıraktı, adalette ‘miyar’ bulamayan toplumsal kesimlerin itirazı bu bakımdan önemli.
Adalet, iktidarın da sorunu olduğu zaman toplumsal barış sağlanır, dayanışma mümkün olur. Adalet yürüyüşü, üzerinde parti siyaseti yapılacak bir durum değil...