SOMA'daki katliamın üzerinden iki yıl geçti.
13 Mayıs 2014’te meydana gelen Türkiye’nin en büyük iş cinayetinde 301 maden emekçisi ihmalkârlığın, yetersiz önlemlerin, aşırı kâr hırsının kurbanı olarak yerin yüzlerce metre altında yaşama veda etmişti.
Acılar hâlâ dinmedi, emekçi ailelerinin hak arayışı yargıda hâlâ sürüyor. Kömür ocağındaki yangında yüzlerce emekçinin yaşamını yitirmesi, geride acılı aileler bırakması, Türkiye’nin yüreğini dağlamış, gözyaşları sel olmuştu.
Soma ve hemen ardından Ermenek’teki iş cinayetleri madencilerin çilesini, yoksulluğunu, işsizlikten çaresizliğini, denetim eksikliğini, yetersiz önlemleri, bunlara çanak tutan sarı sendikaların varlığını bir kez daha gündeme taşımıştı. Ne var ki aradan geçen iki yılda ortaya çıkan bu sorunlar varlığını hâlâ koruyor, iş cinayetleri can almaya devam ediyor. Orhan Veli’nin “Alnımdaki yüz karası değil kömür karası. Böyle kazanılır ekmek parası” diye tanımladığı maden işçiliği, saygı duyulması gereken mesleklerin başında gelir. Grizu patlamasından göçük altında kalarak yaşamlarını yitirmeleri veya sakat kalmaları maden işçilerinin yazgısıdır adeta. Ölüm riski çok fazla olsa da başka şansları, seçenekleri yoktur onların kömür işçiliğinden başka... Tek amaçları asgari ücret veya biraz üzerindeki maaşla ailesini geçindirebilmek... Ama hep ihmal edilirler. Soma Devlet Hastanesi’nin ön cephesinde yazıldığı gibi çileli maden emekçileri için ne yazıyor biliyor musunuz? “Bir avuç kömür için, bir ömür verirler.” / Şükrü KARAMAN
'KENTSEL DÖNÜŞÜM'DE DÜZENLEME ŞART OLDU
KENTSEL Dönüşüm Kanunu diye bilinen ‘6306 S. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ amacı bakımından çok yararlı bir düzenlemedir. Ancak, bazı kötü niyetli ve açgözlü kişiler, kanunun boşluklarından yararlanarak insanların mülkiyet hakkını adeta gasp etmektedir. Kanuna göre tek bir pay sahibi dahi ‘riskli bina’ tespiti yaptırarak, yıkım kararı alabilmektedir. Bazı kötü niyetliler bir daire alarak veya daire sahibiyle anlaşarak bu yolla yıkım kararı almakta, yenilenmesi kârlı görünen binalarda 80-90 yaşında hiçbir şeyden haberi olmayan insanların evleri yıkılarak sefil olmaktadırlar.
Bunun önlenebilmesi, 6306 S. Kanun’da “Riskli bina tespiti yapılabilmesi ve geçerli olması için, paydaşların arsa payı çoğunluğu ile talepte bulunması veya karar alması gereklidir” şeklinde bir düzenleme yapılmasıyla mümkündür. İlgililerin duymasının özellikle İstanbul’da birçok insanlık dramının önlenmesinde katkısı olacağına inanıyorum. / Bahri TURGUT - Yeminli Mali Müşavir