CHP sosyal demokrat bir partiye yakışan biçimde 29 Mart Pazar günü üyelerle önseçime gidiyor.
Ancak önseçim sürecini kirletmeye dönük çabalar görüyoruz. İhbar telefonları ve fotoğraflar alıyoruz. Cep telefonlarıyla kaydedildiği anlaşılan ses kayıtları mail adresimize düşüyor.
Çok çirkin, çok kirli pazarlıklar yürütülüyor.
Bir belediye başkanı önseçime soktuğu yakını için aracılar vasıtası ile örgüt üyelerine yüklü paralar teklif ediyor. Bir kısmına belediyede iş olanakları öneriyor.
İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya'da kirli bir savaş sürüyor.
Anlaşılan o ki seçime sadece adaylar girmiyor. CHP üyeleri de ciddi bir imtihandan geçiyorlar. Oylarının satılık olmadığını göstermek zorundalar.
Aksi halde eleştirdikleri AKP zihniyetini tekrar etmiş olmazlar mı?
CHP yönetiminde bulunan isimlerin çoğu bu üye avının içinde geziyor. Tertip hiç gizlemeden yapılıyor.
Önseçime girme cesareti gösteremeyen parti yöneticileri kendilerine yakın akrabalarını, işadamı ve gazeteci dostlarını önseçime sokarak ve süreçte onlar için üyeler üzerinde çalışarak önseçim sürecini manipüle etmeye devam ediyorlar.
İşin ilginç boyutu, partiye yeni gelen İslamcı MYK üyesi bile İstanbul ve İzmir gibi illerde kendine yakın ve hemşeri adaylarını önseçim ve kontenjan ile CHP'ye dayatmaya çalışıyor. Bir gazeteci dostumuzun deyimiyle, "O da çok çabuk CHP'li oldu".