7 HAZİRAN seçimlerinden sonra ortadaki tek gerçek şu; hiçbir parti Türkiye'nin partisi değil. Bir ülke için bundan daha tehlikeli, daha zor bir durum olamaz. Bu durumdan en çok etkilenecekler de başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Türk halkının kendisi olur. Bu sorunun temel kaynağı, hâlâ gerçek anlamda demokratikleşme olgusunun yerleşmemiş olmasıdır. Askeri vesayetten kurtuluyoruz, tam demokrasi uygulayacağız diyerek TSK mensuplarını, üniversite öğretim üyelerini, gazetecileri hapse yollayanlar 'Türkiye bağırsaklarını temizliyor' yalanına sarıldılar. Seneler sonra olayın 'kumpas' olarak çıkması ile temizlendiği söylenen bağırsakların pis kokuları ile baş başa kaldık. Bunun karşılığında da sadece 'Aldatılmışız' dediler.
Gerçeklerle yüzleşmek gibi alışkanlığı olmayan partilerimiz, bu
yüzleşmeleri yapamadıkları için sağlıklı bir yapı da
oluşturamadılar.
Milliyetçiliği tekelinde bulunduran MHP'nin halk karşılığında oyu,
% 20'yi bile bulmuyor. Cumhuriyetçiliği, Atatürkçülüğü, laikliği
savunan CHP'nin oy göstergesi, daha % 27'yi bile işaretlemedi.
Kürt kökenli yurttaşlarımızın hakkını koruyarak siyaset yapan HDP,
% 13 oy alarak tamamen Doğu ve Güneydoğu'nun hâkimi olduğunu
kanıtlıyor. AKP'ye gelince, öyle veya böyle eline geçen büyük
fırsatı hiç de iyi değerlendirdiği söylenemez. Çünkü partinin genel
yapısında öfke, kin ve gereğinden fazla muhafazakârlık imajı var.
Daha dün diğer partilere 'Sivas'ın doğusuna gidemez' derken, bugün
düştüğü durum öbürlerinden farklı değil. Bundan sonraki seçimlerin
tek parti çıkarma şansı bugünkü görünüşe göre yoktur.