CUMHURBAŞKANI ve AKP, senelerdir mutlak bir iktidar ürettikleri parlamenter sistemin tıkandığını ileri sürerek, başkanlık modelini adeta topluma dayatıyorlar. Parlamenter sistemin lehinde olanlar ve özellikle de muhalefet, popülizm ve siyaset üretmemekle suçlanıyor.
Muhalefet, sosyal yardımların ulaşmadığı kitleler üzerinden, mikro taahhütlerle sosyal devlet vurgusu yaparken, iktidar dev projeler ve radikal paradigma değişiklikleri ile toptancı hedeflere vurgu yapmakta...
İktidar kadroları, eski dedikleri Türkiye'nin devleti düzenini, 2002 yılından bu yana uyguladıkları selektif/kendine yararcı politikalarla, bürokratik olarak dönüştürdü. Kurumsal anlamda, değil fren, denge sağlayabilecek bağımsız bir kurum neredeyse kalmadı, olmaya çalışanlar, her gün istiskal ediliyorlar.
Muhalefete göre Diyanet İşleri Başkanlığı bile artık sadece iktidar yararına fetva veren bir kurum halinde... Anayasal düzen fiilen askıya alınmış durumda... İktidarda bulunan partinin sağladığı bu güç, TBMM çatısı altında, devşirilen tasarruflar ile kanuni meşruiyet kazandı. Bu duruma rağmen, sistemin tıkandığı iddiası ile başkanlık dayatması gündemde, Cumhurbaşkanı, 'paralel' seçim mitingleri ile iktidar partisinin oylarını tahkim etmeye çalışıyor, yönetimsel yetkilerin kullanılmasında güçlükler çıktığını iddia ediyor ve anlaşıldığı kadarıyla, özetle, anında karar, anında icraat ve her türlü denetimden uzak bir iktidar hedefleniyor.