GALATASARAY yönetimi, ‘basiretsiz’ kararıyla kulübü büyük bir ‘kaos’un içine soktu; hem de devletin kendisine maddi olarak büyük imkân sağlayacak ‘jestinden’ iki gün sonra...
Avrupa’da en büyük borç batağı içinde bir kulüp olan Galatasaray için iktidarın bu ‘kıyağı’ hayati önemdeydi. Ancak genel kurulda FETÖ’cü üyeleri özellikle Hakan Şükür ve Arif Erdem için çıkan ‘ret’ kararı her şeyi altüst etti. Yandaş medyanın ‘sivri’ dillileri hemen durumdan ‘vazife çıkararak’ GS kulübünü topa tuttu. Yayınlar hakaret ve iftira boyutlarına ulaştı. GS genel kurul üyelerini ‘şerefsiz’ ilan etmek, salonunda ekran görüntülerinden üyelerini ise ‘deşifre’ etmek medya etiği ile hiç bağdaşmadı. Kimsenin kimseye ‘şerefsiz’ deme, hüküm verme hürriyeti olamaz.
Burada bir garabet varsa o da GS yönetiminin bir adım sonrasını görememesidir.
Yönetim ‘aidatlardan’ dolayı Hakan Şükür ve Arif Erdem’i, genel kuruldan önce üyelikten çıkarabilirdi. Yani, hükümet kanadından genel kurul kararına gelen tepkilere kalmadan bu işi baştan çözebilirdi.
Sonuç olarak yönetim siyasi baskı ile genel kurul kararı dışında başka bir ‘muvazalı’ gerekçe üreterek, -fonksiyon gasbı yoluyla- üye ihraç tasarrufunda bulunmuştur. Bir hukukçu dostumuzun görüşüne göre; GS yönetim kurulu son kararıyla, genel kurula rağmen ‘kanun/hukuk darbesi’ yapmıştır. Böylece, sorunları çözmekle yükümlü olan ‘YK’ları sorunlar yumağını daha da büyüterek tartışmayı çıkmaza sokmuştur.