ÖNCEKİ akşam Almanya’dan bir meslektaşım, arkadaşım geldi. Bilgisine, sağduyusuna güvendiğim bir arkadaşımdır.
Hoş geldin faslından sonra Almanya’yı konuştuk. Alman Anayasa Mahkemesi’nin bütçe hilesini iptal etmesi üzerine Şansölye Olaf Scholz’un 60 milyar Euro açığı nasıl kapatmak istediğini konuştuk. Arkadaşım, Almanya’nın son dönemlerde değiştiğini söyledi. “Nasıl” dedim. “Bu değişiklik fark ediliyor” dedi. Uzun yıllardır orada gazetecilik yapan arkadaşım “Ara sıra olurdu; o da havalimanı dışında. Daha çok da ülkeye girişlerde gelenler gümrük idaresi görevlileri tarafından ayrıca kontrol edilirdi” dedi; “Ama şimdi ülke dışına çıkanları da kontrol ediyorlar” diye ekledi. Önceki akşam da onun geldiği havalimanında pasaport polisini geçtikten sonra dış hatların yolcu salonlarına giden koridorları gümrük görevlileri tutmuş. Herkesi tek tek sorgulamışlar. Yanınızda ne kadar para var diye sormuşlar. Hemen hatırlatalım AB ülkelerini terk ederken 10 bin Euro’nun üzerindeki para veya altın beyan edilmek zorunda. Arkadaşım “Bu kadar param yok dese dahi, şüpheli gördükleri kişiyi yakındaki bir odaya arama yapmak üzere götürdüler” diyor. Arkadaşım gazeteci refleksiyle sormuş; “Hayrola, olağanüstü bir durum mu var” demiş. “Rutin bir uygulama; ara sıra yapıyoruz” demişler. “Peki, örneğin bugün amacına ulaştı mı? Çok para götüreni tespit ettiniz mi?” diye soran arkadaşıma “Evet, sınırı aşanlar vardı” demişler. Bu da gösteriyor ki bolluk dönemi bitti. Siz bakmayın Elon Musk’ın “Bolluk çağı geliyor” demesine. Artık herkes ülke servetinin kaçak olarak ülke dışına çıkarılmasını istemiyor. Ders alabilir miyiz?