Bugün '1 Mayıs' hükümetin işçilere karşı birçok olumsuzluğu yasalaştırmayı gündeme getirmeye çalıştığı bir ortamla buluştu.
Hükümet kıdem fonu tasarısı, kiralık işçi tasarısı, bölünmüş yıllık ücretli izin yasası, arabuluculuk tasarısı gibi tasarı ve eğilimlerle ülkemizde işçi haklarında çok ciddi bir gerileme yaratma, işçi sendikalarını gerçekten zayıflatma düşüncelerini sergilerken işçi sendikaları ve konfederasyonlar tarafından 1 Mayıs’ın çok daha başka ve önemli bir gün olarak algılanması gerekirdi.
Ülkenin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş işçi sorunlarını bırakıp ülkede yaşanan bölücü teröre karşı verilen mücadelede hükümetin yanında olduğunu vurgulamak ve şehitleri anmak algısını yaratmak için 1 Mayıs’ı şehitler diyarı olarak bilinen Çanakkale’de kutlama kararı aldı. Bölücü teröre karşı duralım, bu uğurda verilen şehitleri yüceltelim ama 1 Mayıs’ta değil... 1 Mayıs işçinin, emekçinin sömürüsüne karşı direnildiği, ellerinden alınmak istenen haklara sahip çıkıldığı, kazanımların kutlandığı, dünya emekçileri ile dayanışma günüdür. Türk-İş eğer teröre karşı duruşunu sergilemek ve bu yolda verilen şehitleri anmak istiyorsa bunu terörün insanları vurduğu Ankara’da, İstanbul’da yapması gerekirdi.
DİSK’in yanlışı daha vahimdir. Yapamayacağını, gidemeyeceğini bildiği halde 1 Mayıs kutlamasını Taksim’de yapmak kararı almıştır. Bu kör inadın bir anlamı yok. DİSK polisle çatışacağını, belki de kan döküleceğini bilerek bu kararı almışsa bu işçi sınıfına ve onun sorunlarının çözümüne hizmet değildir. Eğer 1 Mayıs 1977’de ölen 37 insan anılmak isteniyorsa Taksim Kazancı Yokuşu’na sessiz ve anlamlı bir biçimde karanfiller konabilirdi. Bildik sahneleri yeniden yaşatmak DİSK’i asla yüceltmeyecek aksine DİSK’in sağduyulu yurttaşlar tarafından sorgulanmasına yol açacaktır.