İSTANBUL yine bir temmuzda sele teslim oldu. Her yer ‘bitik’ hale gelir, bir çözüm getirilmez ama kardan sonra ‘yağmur’ yağışında da sokağa çıkma yasağı konulur; valiliğimizin kararı dünyada ilk kez oluyor. Bu İstanbul için utanılacak bir durum değil midir?
Büyükşehir her afete karşı hazırlıklı olmalı, ama olamıyor işte... Sonuçta hep gol yiyor. İki hatırlatma yapacağız. Hürriyet’in eski binasının üzerinde bulunduğu Basın Ekspres yolunun sağındaki Ayamama Deresi kaç kez taştı; buralarda hangi FETÖ’cülere ‘kıyak’ geçildi. Kadir Topbaş üzerine gelen ‘dalgayı’ karşılayamadı, FETÖ’cü okuluna ‘çatakta’ yapım izni verildi.
Biz bunu gündeme getirirken, niye bir okul inşaatına karşı geliyormuşuz gibi ‘tacize’ uğradık.
Aslında bunların sorumluları Ağa Han Ödülü (!) hak ediyor; ama neyse... Bu teklifi getiren başkan ve meclis üyelerinin hiç olmazsa isimlerini teşhir etmek gerekmez mi? (İBB’nin şimdiki İmar Komisyon üyeleri (Başkan) Hadi Diler, Maliki Ejder Batur, Serhan Kural, Abdülnaser Şimşek, Eyüp Dursun...)
Kadir Topbaş der ki, “Bütün yapıları yıkacağız”... Yani dere boylarına yapılan kaçakları...
Göstermelik bir-iki kepçe darbesinden sonra her şey unutulur.
40-50 yıldan beri aynı durum; Aksaray başta olmak üzere Merter, Bayrampaşa, Yenikapı (metro istasyonu), Unkapanı Köprüsü’nün altını sular basar. Alt ve üst geçitler merkez olur. Buralardaki mimari hatalara girmiyoruz. Çünkü İBB, mimar ve mühendis odalarını sallamıyor, sonuçta böyle manzaralar ortaya çıkıyor. İstanbul’da önce oteller yapıldı; sonra AVM ve rezidanslar, hastaneler, şimdilerde de üniversiteler... Bir bakıldı ki, hesapsız kitapsız yoğunluklar trafiği zorlaştırdı. Bunun da çaresi var; kavşaklar yaparız dendi. Onu da yaptılar... Ve bugünkü tablo ortaya çıktı.