İCUMHURİYETİMİZİ özümleyip savunmadaki iki temel yanlış ya da yetersizlik, "Türkiye düşmanlığı"nın bugünkü boyutlara varmasına fırsat vermiştir kanısındayım:
1) Bunlardan birisi 'halklar' söyleminin Türkiyemiz bakımından yanlışlığını kamuoyuna, Cumhuriyetçi refleksini her an sergilemeye hazır bulunduracak bir etkinlikle benimsetme gereğinin savsaklanmış olmasıdır.
Türkiye'de yaşayan insanların kökeni ne olursa olsun yüzlerce yıldır tek halk olacak ölçüde kaynaşmış olduğu ve böylece "Çoğunluğun adı adımız, çoğunluğun dili dilimiz" diyen, adı da 'Türk halkı' olan bir ulusal temelin yüzlerce yıldan beri varlığı, bunu yıkmaya çalışan uluslararası sömürgeciliği caydırıp tepeleyecek bir etkinlikle her bilince yerleştirilmeliydi. PKK eşkıyalığını bastırmak da bu gerçeğin tüm boyutlarıyla kamuoyuna mal edilmesine bağlıdır kanısındayım.
Cumhuriyetimizin bu bilinci pekiştirmeye ne büyük özen gösterdiğini, Atatürk'ün kaleminden belirtelim:
"Bugünkü Türk ulusu siyasal ve toplumsal kuruluşu içinde kendilerine Kürtlük düşüncesi, Çerkezlik düşüncesi, dahası Lazlık ya da Boşnaklık düşüncesi propagandası yapılmak istenmiş yurttaş ve ulusdaşlarımız vardır. Ama geçmişin baskı dönemlerinin ürünü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman maşası gerici beyinsizden başka hiçbir ulus bireyi üzerinde üzüntüden başka bir etki yapamamıştır. Çünkü, bu ulus bireyleri de genel Türk topluluğu gibi aynı ortak geçmişe, tarihe, ahlaka ve haklara sahip bulunuyorlar."
"Bir ulus oluştuktan sonra, bireylerinin devlet yaşamında ve düşünce yaşamında ortaklaşa çalışmasıyla ortaya çıkan ulusal kültürde, kuşkusuz ulusun her bireyinin çalışma payı, katkısı, hakkı vardır."
"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır."