CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonrası koalisyon tartışmalarını partisi adına yayınladığı 14 şarta, yani ilkeye bağladı. Bu şartlara ya da ilkelere uyan kim varsa onunla koalisyona açık olduklarını belirtti.
Bu şartlar hukukun üstünlüğü, yolsuzlukla mücadele, parlamenter
rejimin güçlendirilmesi, Cumhurbaşkanı'nın anayasal sınırlarına
çekilmesi gibi olağan bir demokraside zaten olması gereken
şartlar...
MHP'nin ve Bahçeli'nin, HDP'yi demokratik teamüllere aykırı biçimde
'yok sayması' Kılıçdaroğlu'nun AKP karşısında oluştuğunu söylediği
% 60'lık bloku parçaladı. Artık AKP'nin içinde olmadığı bir
koalisyon imkânsız hale geldi.
İki ihtimal konuşulmaya başladı: AKP-MHP ya da AKP-CHP
koalisyonu...
AKP-MHP koalisyonu siyasi ve taban yakınlığına rağmen Bahçeli'nin
'Millet bize ana muhalefet görevi verdi' diyen tutumu ve 'çözüm
süreci' konusundaki olumsuz tutumu nedeniyle zora girdi.
Bu durumda kamuoyunda ve piyasalarda 'Acaba AKP-CHP koalisyonu
mümkün mü?' soruları sorulmaya başlandı.
Tabii bu algıyı güçlendiren kimi gelişmeler de oldu: Deniz Baykal
önce Cumhurbaşkanı ile sonra Kılıçdaroğlu ile görüştü, bunun
ardından Meclis Başkanlığı'na aday oldu, CHP olası koalisyonda
bakan adaylarından Akif Hamzaçebi'yi grup başkanvekilliğinden
çekti, CHP'nin kimi kurmaylarının, örneğin Erdoğan Toprak'ın,
"AKP-CHP koalisyonu için tabanımızı ikna ederiz, 17-25 Aralık da
gündeme gelmeyebilir" gibi ifadeler kullandığı yazıldı. Oysa tüm
bunlara rağmen bildiğimiz Kılıçdaroğlu'nun 14 ilkeden taviz
vermeyeceği, yine bildiğimiz AKP'nin de bu 14 şartı kabul
etmeyeceğini düşünürsek işlerin kamuoyunda estirilen hava gibi çok
da kolay olmadığını söyleyebiliriz.