CHECK-UP konusundaki (18.2.2016) köşe yazınızdaki gibi
kaybettiğimiz birçok hastamız, çok değerli insanlarımız var.
Yazdıklarınız çok önemli, çok yaygın ama bir o kadar da acı bir
gerçeği yansıtmakta.
Çok sık tanık olduğum gerçekleri paylaşmak ve sizler aracılığıyla
farkındalık yaratmaya bir hekim olarak katkıda bulunmak
isterim.
1. Kalp ve damar hastalıkları (kalp krizi ve felç) dünyada ve
özellikle ülkemizde erişkinlerde en sık görülen ve en çok ölüme
sebep olan hastalıklardır.
2. Bu hastalıklara bağlı erken ölümlerin önemli bir kısmı uygun ve
yeterli tedavi ile önlenebilir.
3. Koruyucu önlemler öncelikle hastanın ve toplumun
bilgilendirilmesi esasına dayanır.
4. Kalp ve damar hastalığının sebepleri genetik (ailesel) yatkınlık
başta olmak üzere, sigara, hipertansiyon, yüksek kolesterol, fazla
kilolu olmak, şeker hastalığı ve hareketsiz yaşamdır.
5. Kalp damar hastalıklarını önlemenin bilimsel olarak kanıtlanmış
yolu yukarıda sayılan tüm bu risklere karşı önlem almak ve bu
riskleri tedavi etmektir.
6. Riskli hastalarda hipertansiyonu ve yüksek kolesterolü tedavi
etmekle kalp krizinin ve felcin önlendiği ve hatta ölümlerin
azaltıldığı bilimsel olarak açık bir şekilde kanıtlanmıştır.
7. Oysa ülkemizde özellikle kolesterol tedavisi konusunda ciddi ve
gereksiz bir kafa karışıklığı yaratılmıştır. Kolesterolü yüksek
herkese kolesterol ilacı vermek elbette gerekmez; ancak bilimsel
çalışmalar kimin, ne zaman hangi limitten sonra tedavi olması
gerektiğini net olarak ortaya koymuştur. Dünyada bu konuda tartışma
yoktur.
8. Diğer yandan sizin de belirttiğiniz gibi, çoğu yerde yapılan
‘check-up’ sonraları ‘sağlıklı’ olduğunu düşünen ancak yüksek
tansiyon ile veya yüksek kolesterol değerleri ile veya sigara-kilo
riskiyle yaşamına devam eden çok sayıda insanımız vardır. Bu
kişilerin bazıları ‘başarılı’ efor testlerine rağmen yüksek
kolesterol veya yüksek kilo vb nedenlerle kalp krizi
geçirebiliyorlar. Bu kişilerin örneğin efor testleri gayet
‘başarılı’ bile olsa aile öyküsüyle birlikte
değerlendirildiklerinde taşıdıkları risk nedeniyle kolesterol veya
hipertansiyon tedavileri almaları gerekebilir.
9. Oysa tüm bu risklerin değerlendirilmesi ve hastayla
paylaşılması, hastanın ikna edilmesi hastaya zaman ayrılmasını
gerektirir. Bugün sadece kamuda değil özel sektörde de hastaya
ayrılan zaman çok çok kısalmış, hekimlik sadece ‘testlere’ ve
‘görüntülemelere’ dönüşmüştür. Hekim daha fazla sayıda hasta görmek
ve puan/performans yükseltmek ‘zorundadır’. Bunları yorumlamaya ve
hastayla tüm bu paylaşımlarda bulunmaya hekimin zamanı yoktur. Türk
Tabipleri Birliği’nin yıllardır dikkat çekmeye çalıştığı ve feryat
ettiği durum budur.
10. Eğer sağlık alanında ve tıp eğitiminde gereken iyileştirmeler
yapılmazsa genç hekimler bu şekildeki işleyiş içinde eğitim almış
olacaklardır ki doğruyu işaret edeceklerin sayısı gelecekte daha da
azalacaktır.
11. Neticede her yıl birçok pahalı tetkikten geçen, kamu veya özel
kaynakları kullanan, ‘sağlıklı’ olduğuna inanmış, ancak kilosunun,
sigarasının, yüksek kolesterolünün, taşıdığı ailesel risklerinin
farkında olmayan, bunlar hakkında bilgi edinememiş yığınlarca
insanımız var ne yazık ki.
12. Yeterli ve doğru bilgiyi paylaşabilirsek, farkındalık
yaratabilirsek, herkesin kendine özgü riskini azaltıp tedavi
edebilirsek ve sağlıklı bir yaşam tarzını idame edebilirsek kalp
krizi riskini işte o zaman azaltabiliriz.
Prof. Dr. Ali Serdar
FAK-Marmara Üniversitesi Hipertansiyon ve Ateroskleroz Merkezi Md.
Kalp ve Beyin Sağlığını Koruma
ve Araştırma
Derneği Bşk.