BAŞBAKAN Yıldırım bir TV programında konuşurken Güney Kore’nin
1987’de başkanlık sistemine geçerek Türkiye ile arasındaki ekonomik
farkı açtığını anlattı. Gösterdiği bir tabloda başkanlık sistemine
geçtikten sonra Kore’nin arayı çok açtığı iddia ediliyordu.
Bu son derece mekanik bakış açısı, istatistik derslerinde öğretilen
bir temel kurala aykırıydı: İki değişken arasında zaman açısından
bir bağlantı olması, örneğin bir olayın başka bir olayın ardından
gerçekleşmesi, aralarında mutlaka sebep-sonuç ilişkisi olduğu
anlamına gelmez. Kore’nin hızlı büyümesini başkanlık sistemine
geçişine bağlamak da hayli yüzeysel ve zorlama bir yorumdur.
Nitekim Kore’yle ilgili istatistikler şunu gösteriyor: Başkanlık
sistemine geçmeden önce de Kore’nin büyüme performansı Türkiye’nin
açık biçimde önündeydi. GSYH’nin yıllık ortalama büyüme hızı
1965-80 dönemi için Türkiye’de % 6.3 iken Kore’de % 9.5 idi.
1980-1986 döneminde de Türkiye’de % 4.9, Kore’de % 8.2 idi. Eğer
kişi başına GSYH artış hızlarına bakarsak, aradaki fark Kore lehine
daha da açılır, çünkü Kore’nin nüfus artış hızı Türkiye’den daha
düşüktür. Yani iki ülkede milli gelir aynı hızla artıyor olsa,
Kore’nin nüfus artışı daha yavaş olduğu için kişi başına geliri
daha hızlı yükselir. 1965-80 döneminde ortalama yıllık nüfus artış
hızı Türkiye’de % 2.4 iken Kore’de % 1.9 idi. 1980-86 döneminde de
Türkiye’de % 2.5, Kore’de % 1.4 idi (Kaynak: Dünya Bankası
raporları).