BİR gün arayla önce Trakya'nın Karadeniz kıyısındaki Yalıköy'e ve Tekirdağ Barbaros'a gittik. Birinde turizm ölmüş, pislikten geçilmeyen bir Rum beldesi; köy demek daha doğru... Karadeniz'e yakışmıyor.
Diğeri de şu ana kadar 450 milyon dolar harcanarak önümüzdeki aylarda hizmete girecek Türkiye'nin en büyük konteyner limanına dünyanın 2. büyük taşıma firması MSC'nin ilk yük gemisinin limana gelmesi... Lojistik hizmetlerinde ne teknikler gelişmiş; görmek gerekir.
Tekirdağ Saray ilçesine bağlı olan Yalıköy'e, Istranca Dağları'nın göbeğinden
geçilerek gidiliyor. Bir de ne gördük; güzelim ormanın
20 km uzunluğundaki yoğun meşe dışbudak ve kayın ağaçları, 'rüzgârgülleri'ne ulaşmak için açılan yollar nedeniyle 'kesime' uğramış. Beşiktaşlı Serdar Adalı, 2014 Mart'ında
bu tahsisleri almış; baştan
19 kuleli olarak düşünülen 'rüzgâr tarlaları' daha sonra 91 kuleye çıkmış... Eğer kulelerin uzunluğu 85 metre ise pervanelerin enine doğru ne kadar yer kaplayacağını düşünün! Bu yatırımlar bununla da kalacak değil tabii...
BU İHANET NASIL YAPILIR
Ormanın manzarasını gördüğümüzde içimiz burkuldu; bu ne vahşilik diye... Saray Doğayı Koruma Derneği'nin dağıttığı "Her yere RES olmaz" afişi bizi kesmedi; bu mücadele zayıf kalmamalı... Dernek sözcüleri Av. Demet Karpat ile Av. Mustafa Karabulut'la daha sonra konuştuk. Neler anlattılar neler; kayıtları var. Sakın üzerlerine kimse baskı yapmaya kalkışmasın...
Onların çok dirençli oldukları anlaşılıyor. Karadeniz'de Ömer Şen ve arkadaşları gibi; ikisinin de yağmacılara iyi bir ders verecekleri anlaşılıyor.
Ergene Nehri'ni kamuoyuna mal edenler; yeni kömürlü termik santrallara karşı ayaklananlardan sonra çevrecilerin bu kez RES'ler için mücadele bayrağı açarken göreceğiz bundan sonra.
"Ormanımız, suyumuz, meramız toprağımız bizim" tabii ama böyle bir yağmaya nasıl izin verilir; akıldışı bir şey olsa gerek.