21 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren 90 günlük bir süre için başlayan Olağanüstü Hal devam ediyor.
İktidar, “... Devlete, millete değil kendisine Olağanüstü Hal ilan etmiştir...” sözleri ile yeni durumu açıklamıştı. Devlet mefhumuna duyulan alerji ve bu bağlamda ‘millet’popülizmi üzerinden yapılan gerekçelendirmenin, tatbikatta farklı sonuçlar doğurmakta olduğu, art arda çıkarılan KHK’lar ile anlaşılıyor.
Devleti işgal niyetinde olan bir ‘fesat yuvası’na dönük olması gereken düzenlemelerin, giderek bütün muhalif veya muhalefet potansiyeli taşıyan unsurları da aynı çuvala doldurması, işin ciddiyetini kaçırıyor. KHK’larda, zaman ve konu başlıkları iktidar önceliklerine, meşrebine göre seçilince, hukuki, anayasal sorunlar artmaya başladı.
Anayasa’ya göre, Olağanüstü Hal’in gerekli kıldığı konularda, KHK çıkarılabilir.
OHAL Kanunu genel gerekçesi, milli güvenliğe tehdit oluşturan Fetullahçı terör örgütü ile aidiyet, iltisak ve irtibat, ‘konu’ kapsamına vurgu yapmakta olup, bu çerçeveyi aşan tasarruflar tartışmalı sonuçlar doğurur. Giderek, bu işaretler artıyor...
OHAL, devletten vazgeçtik, milletin masum vatandaşlarına yönelmesinin önü alınsın, gerekli özenin gösterilmemesi telafisi zor durumlara neden olabilir. Hayati GEZİCİ
GÜNÜN SÖZÜ
“Türkiye’nin durumu hastane kapısında beklemek gibi; kaybedecek miyiz, yoksa kurtulacak mıyız, bilemiyoruz. Bir nevi araftayız” Reha ERDEM
İSTANBUL’UN YENİ MARTI KUŞU İSKELESİNE ELEŞTİRİLER
ŞAİR Orhan Veli Kanık İstanbul Türküsü şiirindeki mısralarında; İstanbul’un martısını unutmaz.