ERGENEKON ve yavruladığı davalarda, yargı makamından ziyade, iddia makamını işgal edenler öne çıktı. Özel yetkilerle donatılmış olarak, ortalığın tozunu attılar, TSK'da, cemiyette ve kamuda 'titr'i olan, yeri yurdu belli insanlar için, üstelik kendi ayakları ile adliyeye gelip boyunlarını uzatmış olmalarına rağmen, tutuklama istediler; kafalarına basarak polis otolarına bindirip, hapishanelere tıktılar... Pervasız davrandılar, yancıların 'Kahramanlar vesayeti tasfiye ediyor' gazına gelip, her türlü yargılama usulünü ihlal ettiler. Yüzlerce yıla varan cezalar, müebbet mahkûmiyetler istediler. Yargıçlar da onları kırmadı, üst seviyeden cezaları verdiler. Zamanın başbakanı, özel zırhlı araba tahsis etti (Zekeriya Öz)/ "Arkanızdayım, yürüyün, ben de bu davaların savcısıyım" dedi (Tayyip Erdoğan)/ Kolay değil, eski bir Genelkurmay Başkanını bile içeri tıktılar (İlker Başbuğ)/ 27 Nisan 'çakma muhtırasını' veren emekli Genelkurmay Başkanı, 29 Ekim resepsiyonunda, başroldeki savcıyı görünce, "Beni de tutuklamayacaksınız umarım" diye espri yaptığı kameralara yansıdı (Yaşar Büyükanıt)... Bugünlerde peyderpey meslekten ihraç ediliyorlar, soruşturma altındalar. Öküz öldü, ortaklık bitti durumu var. Yıllardır, 'adalet' ile maytap geçiliyor, ama, zamanın adaleti çalışmaya başladı galiba.