89 YAŞINDA yitirdiğimiz büyük usta Fikret Otyam, dün Antalya Cemevi'nde anıldıktan sonra Ankara'ya uğurlandı. Bugün Çankaya'da yapılacak anma toplantısından sonra Otyam, Hacıbektaş'ta Turhan ve İlhan Selçuk'un yanında toprağa verilecek.
Fikret Otyam'ın 80. yaşını İstanbul'da Büyük Londra Oteli'nde
kutlamıştık. 2005'in Aralık ayında yapılan bu kutlama vesilesiyle
ustanın yaşam öyküsünü Celal Başlangıç, Radikal'de, 'Zaman, Mekân
ve İnsan' köşesinde yazmıştı. Başlangıç'ın 'Hayatın Rengi
Gökkuşağı' adlı kitabında yer alan bu yazı ile 'Kâbe'si insan olan'
bu ustanın onurlu yaşamından bir bölümü özetleyerek
yayınlıyoruz:
"Onun gazeteciliğini anlatırken dostu Ara Güler, "Maceracıdır,
kâşiftir" der, "Tortum'un oradan keleğe binip de hangi deli Fırat'ı
geçeceğim diye yola çıkar?
1950'de başladığı gazeteciliği 30. yılında bırakmıştır Fikret
Otyam, eski denizlerine, fırçasına ve tuvaline yelken açmak üzere.
Gider Antalya'nın Gazipaşa'sına yerleşir. Gazeteciliğe, "Al atını,
ne edeyim tımarını" der. Nedeni de çok basit:
'Yapamadığım resmi yapabilmek için, yazamadığım kitabı yazabilmek
için, içemediğim rakıları içebilmek için, giremediğim denize
girebilmek için, soluyamadığım temiz havaları soluyabilmek
için.'
1980'li, 90'lı, 2000'li yıllarda Doğu'da, Güneydoğu'da; Urfa'da,
Harran'da, Diyarbakır'da, Van'da, Cizre'de haber, röportaj peşinde
koşarken hep bu yollardan benden önce geçmiş birini takip
ediyormuşum duygusunu yaşadım. Bu usta, Fikret Otyam'dı. Şimdi
Tepebaşı'ndaki Büyük Londra Oteli'nde onun doğum gününü
kutluyorduk; yalnız çiğköfte değil, davul-zurna bile vardı salonda.
Tam ortalarında, derin bir yudum alıyordu rakısından, "Ne güzeldir
yaşamak. Kıvançtır. Güzel bir gökyüzü, güzel bir deniz, karlı bir
dağ, akşam rakısı buz gibi, güneş rakı burcuna girerken bir kadeh
içki içmek, bir kuş sesi duymak, güzel bir müzik dinlemek, güzel
bir haber almak. İşte bunlar yaşamanın kıvancı" der gibi.