SAVAŞ ve silahlı çatışmalar insanlık tarihi kadar eski... Savaş hukuku, savaş süreçlerini asgari ölçüde de olsa, insani hassasiyetlerle bağdaştırma amacı güder.
Kendi içinde açık bir çelişkiyi barındırır gibi görünse de savaş
halinde bile insancıl hukukun asgari gereklerinin göz önüne
alınması zorunluluğu vardır.
Savaş hukukunun kaynağında ahlaki ve dini akideler bulunmaktadır.
İyilik ve kötülük kavramları arasında yön bulmaya çalışan savaş
hukuku sonuçta uluslararası sözleşmeler ile asgari kuralları
belirlemiştir.
Türkiye uzun zamandır terör tehdidi altında ciddi kayıplar
vermektedir. Terör örgütü tarafından kural tanımayan ölçüsüz şiddet
uygulamasının son örneği, Siirt'te yola kurulan tuzak ve bu
tuzaktaki patlama sonucu hayatlarını kaybeden askerlerdir.
Terör örgütü hiçbir ahlaki kaygı gütmeden, güvenlik güçlerine ve
hatta kundaktaki bebeklere saldırarak, kaba bir tedhiş politikası
sürdürmektedir.
Terörle mücadele, özellikle ülkemiz için hayati önem arz etmekte ve
giderek toplumsal güvenliğimiz üzerindeki tehditlerini
arttırmaktadır.
Ülke, seçimin tekrar edilmesi sürecinde, olağanüstü şiddet
koşulları altında olup, özellikle bazı bölgelerinde hukuk düzeni
fiilen askıya alınmış durumdadır.
Kamu düzeni ve insan hakları hukuku arasındaki hassas dengenin
kurulması sorunu, gündemi işgal etmektedir.
AİHS m. 15 ile tarif edilen, "Ulusun varlığını tehdit eden genel
bir tehlike"nin ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m. 4 ile
tanımlanan, "Ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü