ATATÜRK "Türkiye şeyhler, müritler ve meczuplar ülkesi olamaz"
demişse de acı gerçeği kabul edelim ki Türkiye, 12 Eylül'ün açtığı
çığır ve yarattığı fırsatlarla Özal'dan başlayarak bu günlere
gelmiş ve devlet yönetimi tarikatlar koalisyonunun tam ortasında
kalmıştır.
Başka bir ifade ile Atatürk, sosyal hayatımızı zehirleyen,
siyasete, ticarete ve kimi ahlaksızlıklara bulaşmış sözde tarikat
mensuplarını toplum hayatının dışına çıkarmayı öğütlemişken, tam
tersi bir gelişme ile laik Cumhuriyet onlara emanet (!) edilmiş,
yani kuzu kurda, tavuk tilkiye teslim edilmiştir.
Cumhuriyet okullarında eğitim almış kimi aydınlar dahil hepimiz
sorumluyuz bu tablodan.
Başsorumlu da anamuhalefettir.
Bana göre Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar, 19 Mayıs 1919’dan
daha kötüdür.
Nedeni de o zaman düşman belliydi; şimdi ise en başta Kutsal
Kitabımız olmak üzere, Atatürk’ün Maturidi inanç sistemi (yani
akılcılık) üzerine anayasal bir Cumhuriyet kurumu olarak
temellendirdiği Diyanet, 80 bin cami, istisnalar dışında 100 binin
üzerindeki din görevlisi siyasi iktidarın emrinde, laik
Cumhuriyet’i tarihe gömmek için kolları sıvamış durumda...
Tehlike sanıldığından da büyüktür ve herkesin aklını başına alması
gereken günlerdeyiz.
Cumhuriyet’i kuran CHP’nin de halkta karşılığı/ağırlığı ve
siyasette derinliği olan bir önderin/liderin öncülüğünde acilen bir
siyasi seferberlik ilan etmesi gerekiyor.