YILIN ilk yarısı geride kalırken, turizmde sözün bittiği yerdeyiz dedik ya, dün bunun siyasi nedenlerini yazdık, bugün de ekonomik nedenlerine bakalım.
Turizmde bugünkü duruma giden süreç, işaretlerini geçen yıl bu aylarda vermeye başlamıştı.
Sektör, geçen yılın ikinci yarısında işaretleri görünen kriz ile ilgili kamu yönetimini hep uyardı.
Ama ne yazık ki sektörün sesine kulak verilmedi.
Oysa aynı dönemde aralarında İspanya, Yunanistan ve Mısır'ın da olduğu turizmdeki rakiplerimizde hükümetler tek gündem konusu turizm olan bakanlar kurulu toplantıları yapıyordu.
Türkiye'de yapılan tek şey ise, araya neden konduğu belli olmayan, bazı ülkelerin de olduğu yerlerden turist taşıyan tur operatörlerine uçak başına altı bin dolar yakıt desteği sağlanması oldu. İki ay gibi kısıtlı bir süre ile sınırlandırılan desteğin diğer pazarlara da sağlanıp, süresinin uzatılması talebi yanıt bulmadı.
O kısıtlı desteği kimin ne kadar aldığı da bilinmiyor. O da ayrı bir konu. Bu süreçte sorunlar krize dönüştü, kriz nitelik değiştirdi.
Petrol fiyatlarındaki düşüş ve rubledeki değer kaybıyla su yüzüne çıkan Rusya çıkışlı ekonomik kökenli sorunlar, farklı boyutlarda Avrupa pazarlarında da yaşanmaya başladı.
Sıkıntıların Antalya ile sınırlı olduğu sanıldı. Ama Marmaris, Kapadokya ve İstanbul'da ziyaretçi girişleri azaldı.
Daha da önemlisi turizm gelirindeki düşüş, ziyaretçi sayısından daha hızlı büyüdü.
Sektör yüksek sezona girerken personel çıkarıyor.
Bu, sektörde ilk kez yaşanan bir şey.
Normalde oteller yüksek sezona girerken, kış döneminde izine çıkardıkları personeli işe çağırır, yeni personel alır.