Bu nedenle yatay değil dikey yapılaşmanın yaygınlaşması gerek. Yani ben dikey yapılaşmaya evet diyorum. Evet, su rezervleri kadar toprak rezervinin tükenme sürecinde olduğunu söylemek istiyorum. Burada dikkat edilmesi gereken konu; dikey yapılaşmada yapılacak gökdelenler, fizibilite ve ÇED raporları doğrultusunda yer seçimi yapılmalıdır. Dahası, kent dokusunu-doğasını bozmayacak, yani İstanbul’un binlerce senede oluşturulmuş siluetini bozmayacak ve de bereketli topraklar ile ormanlık alanlardan ziyade sert zeminlerin-kayaçların üzerinde dikey yapılaşma projeleri yaşama geçirmek gerekir.
Evet, dünyamızın 2/3’ü su ile kaplıdır. Yerkürede bulunan suyun yüzde 97.5’i okyanuslarda bulunan tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yüzde 2.5 oranındaki tatlı suyun büyük bir kısmı kutuplarda (Antartika, Greenland) buzul ve çok derin jeolojik tabakalarda yeraltı suyu olarak bulunur. Kullanılan teknolojilerle deniz suyunun içinde bulunan tuzdan tamamen arındırılması mümkün olmaktadır. Hatta günümüz teknolojisi ile deniz suyundan içme suyu üretilmesi dahi olasıdır.