ULUSLARARASI diplomasi/güç savaşlarının -çağın barbarlaşmasına paralel olarak- vekâlet savaşları üzerinden yürütülmesinin hazin sonuçları artık Batı merkezlerinde -örneğin Fransa'da- katliamlar olarak ortaya çıkıyor.
Yoksul coğrafyalarda veya Türkiye gibi hedefe konulmuş
merkezlerde neredeyse kitlesel ölümlere neden olan terör eylemleri
artık ‘yorgun modernite’nin en ışıltılı caddelerinde boy göstermeye
başladı.
Terörle mücadele uzun zamandan beri BM’nin gündeminde... Teröre
karşı etkin bir uluslararası strateji nasıl geliştirilebilir?
Kuşatıcı kapsamlı bir uluslararası sözleşme uluslararası insancıl
hukukun normatif yapısı ile uyumlu bir müeyyideler sistemine nasıl
entegre edilebilir? Sözleşmenin uygulanması bakımından nasıl bir
uluslararası kurum oluşturulabilir? Bu sorular, acil ve etkili
uygulama ihtiyacı içinde cevap bekliyor.
Uluslararası terörün giderek ağır bir güvenlik tehdidi
oluşturmasının ve etkin mücadele konusundaki zafiyetin birinci
nedeni sistemin ‘kodamanlarının’ terör ve terörle mücadele
konusunda ortak bir tutum içinde olmamaları.
Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisi, uluslararası terörle mücadele
konusunda en güncel engellerden birini teşkil ediyor. İlişkiler ve
ittifaklara bağlı fonksiyonda -uluslararası düzeni göz ardı ederek
tamamen çıkarlara göre kullanılan veto yetkisi- uluslararası
insancıl hukuk ihlallerine kayıtsız kalmakta ve kendine yakın ve
kullandıkları terörist unsurları de facto bir koruma altında
tutmaktadırlar.
Artık uluslararası toplumun zararına olarak kullanıldığı iyice gün
ışığına çıkan veto yetkisi uluslararası insancıl hukuk bakımından
elde edilen kazanımları tehdit eder boyutlardadır.