Ergenekon ve bağlantılı davalar, yargılama sürecindeki hukuksuzluklar nedeniyle, sadece iktidara yakın ve yandaş tabir edilen kesim tarafından desteklendi ve fiyasko ile sonuçlandı.
Yargılama yapanların bir cemaatin tetikçileri olduğu ortaya çıktı, adli sistem büyük yara aldı.
Siyasi davalar, genellikle, sistem üzerinde iktidar kullanan gücün belirleyici olması tehlikesini taşır.
Yakın siyasi tarihimizde, Yassıada yargılamalarında, Mahkeme Başkanı’nın, yapılan itirazlara “Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor” sözleri kayıtlara bir utanç ifadesi olarak geçmiş ve kamuoyu vicdanında hala süregelen önemli tahribat yapmıştır.
İktidar partisi, kendisine darbe yapılacağı iddia edilen Ergenekon sürecinde, haklı olarak taraf olmuş, davanın manevi savcılığını üstlenmiş ve ağır bir yanılgıya uğratılmıştı.
15 Temmuzda bu defa, reel olarak darbe teşebbüsüne muhatap oldu, davalara mağdur taraf olarak müdahale taleplerinde bulunuyor/katılıyor. Ergenekon sürecinde, emniyet güçleri, savcı/hakim kılığındaki tetikçiler tarafından yanıltıldı, bugünkü yargılamalarda, artık fiilen taraf, verilecek hükümler, öncelikle kendisini ilgilendiriyor. Ergenekon süreci, tarafsız kamuoyunun gözünü açtı, her ‘yargılama’ yargılama değilmiş kanaati oluştu, genel bir teyakkuz hali var. Her gün davalardaki ifadeler, çarşaf çarşaf yayınlanıyor, köşelerde analiz ediliyor. Yargı da toplumun kredisini hassas bir terazide kullanmak zorunda; bu darbeci güruhu, gerçek adalet ile tecziye etmek, toplumsal güven bakımından da gerekli.