KURULTAY Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in kongreyi açarken şöyle diyordu: “Aziz Atatürk’ün ‘Benim iki büyük eserim vardır; bunlardan biri Cumhuriyet, diğeri ise CHP’dir’ diye tanımladığı bu büyük milli mücadele hareketi, bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır koşullar düşünüldüğünde, 36’ncısını yapacağımız bu büyük kurultayımız için çok büyük önem taşımaktadır.”
Bu sözcükler heyecan veriyor. “Ayrıca bu kurultayın normal zamanlardaki bir kurultay olmaktan çok Sivas’ta toplanan ilk kongre gibi, ülkemizi ve milletimizi içinde bulunduğu alacakaranlıktan aydınlığa çıkaracak yol....” diyerek, kurultayın havasını güçlendirmek istiyor Büyükerşen...
Ne yazık ki, hava bundan uzak; onlar birilerinin ‘siyasi ateşi’ni bekliyor.
Kılıçdaroğlu her zamanki gibi rutin ‘grup konuşması’ yapıyor; halbuki delege ‘çıkış’, ‘yeni şeyler’ bekliyor. Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’na karşı ikinci kez resmi olarak aday oluyor. Sahneye asılan “Adalet ve Cesaret Kurultayı” sloganını içine sindirmiş İnce, yüreğini açmış konuşuyor; tabanın duymak istediği mesajları ‘İktidar, iktidar’ sloganları arasında dillendiriyor.
Gerçek bir kurultay havası mı? Hayır!
CHP böyle bir kurultay yaşamasaydı keşke... İnce’nin oyları ile ilgili ‘çift imza’ entrikası yapılmasaydı.
Tüzük değişikliğinin gündeme alınmaması da ayrı bir ayıp. Hani, “Hak, Hukuk, Adalet” sloganları atılıyordu.