Bundan önceki darbelerin çok az filmi yapıldı.
Çoğu sınırlı izleyiciye ancak ulaştı.
Son yıllarda odağında değil de daha çok fon olarak darbeyi işleyen bir iki film daha oldu, bazıları geniş kitlelere de ulaştı.
Bunun en temel nedeni tabii ki darbelerin başarılı olması, bu alanda film yapacak cesareti de ortamı da boğmuş olmasıydı.
Darbelerin ayrıca akademisyen sanatçı entelektüellere verdiği dolaylı dolaysız hasarın da ortamı bu işlerden uzak durmayı şiar edinenlere bıraktırması da uzun yılların kötü birikimi.
Sonunda elimizde temel sorunlara hiç ama hiç eğilmeyen bir akademi, sanat, entelektüel dünya kaldı.
En şanslılar edebiyatçılardı belki, okumayla ilişkinin yeni iletişim biçimlerinin de katkısıyla gittikçe başka türlü biçimlenince gerçeğe, hayata dair eserler çıksa da öteki alanlardaki eksiklik ve bozulma gibi bu alan da suya sabuna ya dokunmayan ya gerçeği çarpıtan, çarpıttığı kadar ucuz o 'çok satanlar'a kaldı.
15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı o kabus gibi gece ve ardından doğan şafağın hikâyesi ise filmler diziler belgesellerin konusu olacak belli ki.
Şu anda da harıl harıl belgeseller çekiliyor sosyal medyadaki bilgilere bakılırsa.
Çok iyi ediliyor.
Eğer başarılı olsa gerçeği değil sahteyi anlatan şeyler üretilecekti.
Şimdi darbe girişiminin tarihçesinden planlamasına, harekete geçildiği andan o büyük püskürtmeye kadar tek tek insan hikâyelerinden büyük resme kadar hemen her şey yazılı görsel bütün yeni ve klasik araçlarla anlatılacak.
Tarihe altı kalın kalın çizilerek not düşülecek.
Popüler kültüre not düşmenin, bu zaferi, bu çığır açmasını umduğumuz başarıyı kitlelere ve sonraki nesillere anlatmanın yeri ve zamanı evet.
Ama “ne oldu, niye oldu” sorularının cevaplarını da analiz düzeyinde bulmak bu işin uzmanlarının asıl görevi, yükü.