14 Mayıs 2000 Pazar günü Kanal 7 Ankara Temsilciliği'nin içinde, haber merkezinin karşısındaki dar koridorda sağdan ikinci Yurt Haber Temsilciliği'nin küçük odasında İstanbul'dan gelen gazeteci misafirleri ağırlıyordum. Genelde neden bilmem benim odama yollanırlardı sık sık bu tarz misafirler.
Fazilet Partisi'nin ünlü kongresinin yapıldığı gün. Bir yandan tarihten, siyasetten, havadan sudan bahsediyor bir yandan gözümüz televizyonda kongreyi izliyoruz. Yenilikçilerin adayı Abdullah Gül'e hiç şans vermiyorum ama tecrübeli gazetecilerden biri “O iş hiç belli olmaz, sonuca bakalım önce” diyor. Onun dediği gibi de oluyor; Milli Görüş geleneği için hiç de küçümsenmeyecek bir oy alıyor Yenilikçiler. Ben genelde bu işlerde yanılmakla meşhur olduğum için aklımda özel olarak kalan bu değil. Aklımda kalan, misafirlerimi akşamüstü yolcu ederken aralarından siyah sakallı, gözlüklü olanın bütün gün pek ses etmese diğerleriyle tartışmalarımıza fazla karışmasa da kapıda dönüp bana sessizce “Bir sorunun olursa haber ver” deyip arabaya binip gitmeleri.
Hiç daha önce karşılaşmamıştık. İlk defa tanıştık. Böyle bir “ağabeylik” yapmasını gerektirecek veya hak edecek hiçbir geçmişimiz, ortaklığımız, tanışıklığımız hatta bariz ortak tanıdıklarımız bile yok üstelik.