Şairlerin gözde ayıdır Eylül.
Barış denilince akla gelen ayrıca.
Ağır ağır bir mevsimden diğerine geçiş…
Şimdi çiçekler yavaş yavaş dökülecek, yapraklar sararacak… ortalığı
ağır sağanak bassa da iki üç günde bir yine de dallardan çekilecek
sular.
Toprak mahsulünü vermiş yenisi için dinlenmeye çekilirken üzerine
örtmek için kardan yorganını kışı bekleyecek dinginlik içinde.
Yormuş yazın yorgun aya geçişi başlayacak böyle böyle.
Çok yorucu bu ülkede yorgun eylüle kavuştuk işte.
Yorgunluğumuzu atacak bir fırsat bile bulamadan yoğuruyor gündem
her birimizi hâlâ.
TSK imamı mıydı Hava Kuvvetleri imamı mıydı kaç gün gözaltında
kaldı derken Adil Öksüz'le ilgili bilinenler muammaya dönüveriyor
meselâ.
Henüz erken bir aşamasındayız olup bitenleri anlamanın,
anlamlandırabilmenin. Evet ama yine de her sorunun yeni soru
işaretleri doğurduğu ve cevapların azaldığı bir sürece dönüşüyor
gittikçe.
Dahası bu yoğun soru işaretleri ve sınırlı cevaplar bağlantı
kurmayı, mantık yürütmeyi zorlaştırıyor.
Öyle ki İçişleri Bakanı Efkan Alâ'nın görevini bırakmasının tam da
Adil Öksüz vakasına yönelik tartışmanın ortasında gerçekleşmesi
arasında bağ kuran yaklaşımlara bile rastlanıyor.
Tıpkı FETÖ ile mücadelede bizzat FETÖ üyelerinin yaptığı yanlış
isimlere yönlendirme örneklerinde olduğu gibi yaşananları da yanlış
algılamamız için çaba gösteriliyor aslında.
En azından şüphe bırakmaya, kafalar karıştırılmaya çalışılıyor.
Ne olup bittiğine dair soru işaretlerinin yarın bir gün hiç de
şimdi oluşturulmaya çalışılan kimi kasıtlı kimi masum algıların
dışında cevaplanması şaşırtıcı olmayacak.