Siz beni izlediyseniz o filmden tanıyorsunuz.
Ya da İzmir'de Konak'ta tarihi saat kulesinin orada güvercinlere
bir liraya yem satarken gördünüz, kim bilir? Hani zabıta yemleri
alıp güvercinlere savurduktan sonra geri veriyordu üç liralık
pazardan alınma tepsimi. Ağır ağır topladım sonra hatırlarsınız
eşyalarımı; iki plastik sandalye, biraz naylon poşet. “Halbuki
korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta/Her şey naylondandı o kadar”
diye başlayan Geyikli Gece şiirinde ta elli sekiz yıl önce
olacakları yazan Turgut Uyar'dan hatırlarsınız.
Yine muhtemelen naylon ağırlıklı ayakkabılarımın içine bu
soğuklarda daha az üşümek için pantolonumun paçalarını içine
soktuğum ucuz ama kalın çorapları unutmamışsınızdır.
Daha önce de Üçyol'da el işi üç beş parça eşya satan teyzenin
terazisini biliyorsunuzdur belki.
İstanbul'da bıçağıyla tatlılarını korumaya çalışan seyyarın
videosunu beğenmiştiniz kim bilir?
Bankamatik sırasında bir önünüzdeki ihtiyarın çoktan eksiye düşmüş
bakiyeden on Türk Lirası çektikten sonra makinenin arkasından
uzattığı ama onun unutup gittiği makbuzu saklıyorsunuz çok acı bir
hatıra olarak kaç zamandır.