Daha 1978 yılında Yıllar Boyu isimli dergide “Ortadoğu'ya yeni
bir harita mı?” başlıklı kısa yazının sonunda şöyle deniyor;
“Toplantıya getirilecek İsrail planına göre, hemen hemen
Ortadoğu'daki her mezhebin bir vatanı olacak artık. Maruniler
Lübnan'da, Dürzüler Suriye ve Lübnan'da, Kürtler Suriye ve Irak'ta,
Şiiler Güney Irak ve İran'ın bir kısmında, Sünniler Suriye, Lübnan,
Ürdün ve Filistin'de sınırları belli yurt sahibi olacaklar.”
Yazı şu soru ve cevapla bitiyor sonra;
“Princeton'da İsrail planı başarıya ulaşacak mı?
Toplantıyı idare edenin siyonizmin belli başlı taraftarlarından
Profesör Bernard Lewis olduğuna bakarsak buna kolayca 'hayır'
diyemeyiz…”
Daha Sovyetler dağılmamış, Varşova Paktı çökmemiş, dünya henüz iki
kutuplu bir paylaşım içinde.
Ardından SSCB dağılmaya başladığında, 1992 sonbaharında yayınlanan
bir başka rapor özetinde Lübnan'ın laboratuvar olarak kullanılıp
Katolik, Şii, Sünni, Dürzi, Filistin ve Rum Ortodokslarına eşit
düzenli silah yardımı yapılarak nasıl paramparça yapıldığına atıf
yapılarak sıranın bu deneyin Ortadoğu'da hayata geçirilmesine
geldiği vurgulanıyor.
Irak'a yapılan ABD askerî müdahalesiyle Pan-Arabizm'in ve petrolün
bir silah olarak kullanılma ihtimalinin ortadan kalktığına dikkat
çekilen raporda şimdi sıranın Ortadoğu'nun bölge dışı müdahalelerle
geliştirileceği öngörüsünde bulunuluyor. Ne ilginçtir ki ulus
devletlerin parçalanmasını, merkezi güçlerin dağılmasını önemseyen
ve isteyen güçler köktenci örgüt ve anlayışların bu amaç için çok
kullanışlı olduğunu da daha o zaman anlamış.