Aktüel gelişmelerde ne olup bittiğinin bir önemi yok, aslolan
geleceği inşa edecek adımları atmak demiştim son yazımda.
Ertesi gün 15 yaş civarı öğrencilerin analiz etme, bilgiyi kullanma
kabiliyetini ölçen sınav sonuçları geldiğinde bu meselenin ne kadar
önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Kısa adı PISA olan
uluslararası sınavda öğrencilerimiz neredeyse “çökmüş”.
Ben de hele lise yıllarında bol miktarda yerlerde sürünen zayıf not
aldığımda “Hoca taktı bana” derdim elbet.
10 üzerinden 5 veya üzeri alınan notları “ben alıyordum” ama daha
aşağıdaki notu “hoca veriyordu” hep.
Pisa da öyle yapmış, bizim çocuklara hep zayıf vermiş.
Sonra internet sitelerinde bu konu hakkındaki tartışmalar kadar
soru örneklerine de rastladım.
Bir tanesinde 7 soru vardı, birini yanlış yaptım. Niye yanlış
yaptığımı kontrol ederken soruyu anlamadığımı da fark ettim.
Evet, sınav bilginin kendisini değil, o bilgiyi nasıl
kullandığınızı ölçüyordu.
Kolay bir sınava benzemiyor ama elin oğulları ve muhtemelen hele
kızları bizden fazla çözmüş işte.
Meslek, gelecek konusunda sohbet ettiğim üniversiteye hazırlanan
gençlere genellikle hangi bölümü kazanırlarsa kazansınlar o alanda
çok çalışmaları gerektiğini çünkü rakiplerinin artık sadece
Türkiye'de değil dünyanın her yerinde aynı anda üniversiteye
başladıklarını hatırlatıyordum.
İster kütüphanecilik ister çocuk gelişimi ister arkeoloji ister
sosyal bilimler, dil bilimi veya tıp veya mühendislik veya
hemşirelik… aynı anda bütün dünyada başlıyorlar yarışa. Yarış da
demeyeyim, koşuya.
Bir Japon arkeoloji bölümü öğrencisi şu anda Türkiye'de aynı bölümü
okuyanlarla aynı şansa sahip Anadolu'daki bir kazı için. Tersi de
geçerli.
Moralimizi bozmak gibi olsun ama, şimdi 15 yaş civarındaki bu
Pisa'dan “çakan” nesil 4 yıl sonra üniversiteye gidecek, 8 yıl
sonra mesleklerini yapmaya çalışacak. Sonraki 5-10 yılda da
Türkiye'nin en dinamik en bilgili en aktif kuşağını
oluşturacak.
Bu tabloyu böyle okursak hakikatten korkutucu biraz.