Hayatı kesitler halinde parçalayıp anlamaya çalışmanın hiçbir
yararı olmadığını öğrenmek kolay.
Nefes alıp verdiğinizi tek tek düşünerek devam edin, birkaç
dakikaya kalmaz kaybedersiniz yaptığınız şeyin kendisini. Veya adım
atarken her birini kontrol etmeye çalışın, boşa yorulursunuz.
Dolar meselâ; son günlerin inişi çıkışı en çok takip edilen
'nesne'si.
Her bir artışında veya azalışında düşündüğünüzün, yorumunuzun o an
için bir değeri veya anlamı olabilir ama nihayetinde hiçbir şey “o
an”la sınırlı değil.
Yükselecekse yükselmeye inecekse inmeye devam ediyor.
Bu geliş gidişi karmaşık bir hale getirecekse onu da yapıyor. O
yüzden ekonomistler analistler hareketliliğinden çok muhtemel
duraklama, durma, nihaî hedefini anlamaya çalışıyorlar.
Velhasıl hayatın kendisi de parçalardan oluşsa bile başka bir
bütün.
Ok'un menziline giderken her seferinde bir santim ilerlediğini, o
bir santimlerin uc uca eklenmesiyle hedefine vardığını
düşünmeyiz.
Sadece ekonomide, dolarda, nefes alıp verişimizde veya
yürüyüşümüzde değil bu an'ların tekil hallerine dair aldatan
parçalanmışlık.
Sosyal hayat, siyaset, dış politika… her alan kişisel veya
toplumsal olarak bizi heyecanlandıran an'lardan, tekil olaylardan
bağımsız bir bütüne işaret ediyor.
O bütün nedir?
Bunu yaşarken anlamak ve çok doğru analiz edip olanı da olacakları
da hakikate en yakın tahmin etmek hep zordu, şimdi de zor.
İletişimin hızı ve çeşitliliği hem her türlü detayı önümüze bırakın
yazılı anında görsel olarak da sererken bunların doğurduğu
heyecanlar hüzünler şaşırmalar tepkiler veya tepkisizlikler de
zincirler halinde inip çıkıyor akıp duruyor birbirinin peşine
takılıp ilerleyip gidiyor işte.
İnternet, haber ayıp vermedeki bu hız ve alternatif mecralarla
sosyal medyanın da katlamalı olarak karşımıza koyduğu şeylerin
bütünü bile bir 'bütün'e işaret etmekten daha fazla uzaklaştırıyor
aslında olup biteni.