Yeni ayın ilk günü hafta başına denk gelince ne var yeni diye
bakınıyor insan ister istemez.
Yeni bir şey yok oysa okuyucu.
Güneydoğu'dan geliyor en çok haber. Sur'da kaçıncı şehit, Cizre'de
ambulans tartışması, yeni başka ilçelerde terör örgütünün
hazırlığına dair haberler.
Bir cana kıymanın en anlamsız en ahmakça yöntemiyle ters yola girip
karşıdan gelen masum polisin ölümüne sebep olan sürücünün
ehliyetini Yüksekova'dan alması Hakkari'yi İstanbul'a bu sefer de
tersinden bağlayıveriyor.
Rus uçağı yine taciz ediyor, NATO dahil bir kez daha uyarılıyor,
üstüne alınmaya niyeti yok gibi.
Dahası, Arap gazetelerinde, Türk uçaklarının Suriye hava sahasına
girmesi durumunda bu sefer Moskova aynı angajman kuralını
uygulayacak diye haberler çıkıyor.
Şam diye bir başkent, Suriye diye bir ülke yok artık.
Herkes neresinden tuttuysa orasının sahibi sayılıyor şimdilik.
Ankara ile imzalanan anlaşmaların geçerli olup olmadığına Moskova
karar veriyor sanırsınız yine Arapça çıkan kimi gazetelere
göre.
Karman çorman işler.
Aynı gazeteler çünkü Ahrar-uş Şam örgütünün İran'la görüştüğünü de
iddia etmişlerdi; aracılar da Katar ve Rusya'ydı güya.
Anlayamayacağımız kadar Arap saçı oluyor her şey her gün biraz
daha.
Bu kaosta içeriyi derli toplu tutmanın önemi ortada.
İçeriyi derli toplu tutmamamız için başımızda her gün yeni bir
ağrı.