Basın üzerine söyleşi yaptığımız zamanlarda genellikle
hayatımızı şu üç şeyin çok etkilediğini söylerdim:
Medya, hukuk ve sağlık.
Bu üç sektör günlük hayatımızı en çok etkileyen, yöneten kurumlara
dönüşüyor gittikçe.
Sağlık ne yiyip içeceğimizi, nasıl yaşamamız gerektiğini biz uysak
da uymasak da dayatmaya, dikkatimizi çekmeye devam ediyor.
Hukuk zaten malum…
En geniş anlamıyla medya da neyi nasıl görmemiz gerektiğini, nasıl
düşünmemiz gerektiğini dikte ediyor her dakika. Şimdi sinema,
tiyatro, gazete, televizyon gibi konvansiyonel olanların yanına
sosyal medya büyük bir güçle girdi ve onun da bu dikte etme
konusunda diğerlerinden farkı yok.
Daha fazla çeşitlilik arz etse de sosyal medyanın yönetme
yönlendirme konusunda ayrıcalığı yok onun da.
Daha fazla mahalle varsa da bir o kadar da daha fazla mahalle
taassubu var. Ortadan bir şey söylemek veya üçüncü şıkka işaret
etmek ya da söylenen bir şeyden şüphe etmek orada da büyük günah ve
taş atma konusunda herkesin eli maşallah pek mahir. Kimsenin
günahsız olma gibi bir kaygısı yok. Herkes keskin nişancı, attı mı
alnının ortasından gözünün üstüne çakıyor herkes.
Bu kadar çok “bilgi”, iddia, teşhis ve tedavi arasında artık
meşrebinize hangisi uygunsa onu almak zorundasınız.
Kafanızın karışma ihtimali büyük tehlike.
Kafanız karışmasın sakın.
Karışmasın ama nasıl karışmasın?
Annenizin ünlü terliğinin bacağınızı yakmasıyla kafanızı sıyırması
arasındaki capcanlı hatıralarınızın arasına bir savcı giriveriyor
işte.
Anası kızıp oğluna terlik fırlatmış ve şimdi açılan davada terlik
silah oluvermiş.
Otobüste hemşireyi tekmeleyen zanlının iki defa tutuklanıp iki defa
serbest kalması ve üçüncü kez yine tutuklanmasından daha karmaşık
olanı hukukçularımız icad edip bıraktı önümüze.
Sağlıkçıların araya girmesini bekliyorum şimdi tedirginlikle.
“Ana terliği yemek sağlıklıdır” diye bir demeç örneğin.
Sonra onların birbirine girmesini tıpkı kolesterol, tereyağı,
yumurta, şeker konularında olduğu gibi.
En iyisi bu üç sektörün kafa karıştırma uzmanlığından sıyrılıp
kendi bildiğimiz gibi yaşamaya çalışmak.