Salı günü Cumhurbaşkanı, Başbakan Milli Savunma Bakanı,
Genelkurmay Başkanı ve üst düzey komutanlar Yalova'da altı saat
süren toplantı yaptı.
Gündemin ana konusu aslında NATO üyeliğiydi.
Ama bundan fazla söz etmeden daha çok bir savaşa katılıp katılmama
kararını ele aldılar enine boyuna.
Birleşmiş Milletler'in dünyaya yaptığı çağrıya ne cevap vermeleri
gerektiğini uzun uzadıya bütün yönleriyle tartıp biçtiler.
Sonunda karar alındı; BM çağrısına uyulacaktı. Savaşa taraf
olunacaktı.
Çünkü böylece NATO'ya üye olunabilecekti…
Bayar ve Menderes toplantı bittiğinde ne kadar rahatlamıştı
bilmiyoruz ama 25 Temmuz 1950'de BM'ye olumlu cevap verildi.
Kore'ye Türk askeri de gidecekti.
Mesele uzaklardaki o topraklarda başlamış, gittikçe kızışan bir iç
savaşın uluslararası taraflarından biri olmaktan çok 2. Cihan
Harbi'nin ardından Stalin yönetimindeki SSCB'nin Türkiye'ye yönelik
artan baskısı ve talepleriydi.
Ankara NATO'ya resmen girmezse yanıbaşındaki bu devle başa
çıkamayacağını biliyordu.
ABD Başkanı Truman'ın 20 Eylül'de Cumhurbaşkanı Bayar'a yolladığı
“Komünist tehdidine karşı hür dünyanın müdafaa kalesini inşaya
yardım etmek için Atlantik Paktı Teşkilatı içinde Türkiye ile
birlikte çalışmaya sabırsızlıkla intizar etmekteyiz” mesajı uzun
zamandır beklenen haberi “müjde”liyordu.