Siz bu yazıyı doksan dokuz yıl önce elinize almış olsaydınız, İstanbul’daki gazetelerin Mondros’u imzaladığımızı yazdığını ve şimdi benim bu konudaki yorumumu okuyor olacaktınız. Görünüşte zaten berbat bir anlaşmaydı ama bir de 7. Maddesi vardı ki, sonra bütün memleketi işgal edecek kapı aralığını o madde bırakmıştı. Mustafa Kemal, henüz yolun başındaki bir üst rütbeli komutan olarak o maddenin tehlikesine karşı uyarmıştı diye yazacaktı sonra hatıralar. Ateşkesi imzalamak zorunda bırakılan heyetin başındaki Rauf Bey, İstanbul’a dönüşünde gazetecilere merak edilecek bir şey olmadığını, işgallerin hele ki İstanbul işgalinin ve hele hele Yunan gemilerinin askerlerinin gelmeyeceğinden emin olacağını söyleyecekti. Kişisel olarak da İngiliz muhatabına bunu sıkı sıkı tembih etse de hiçbir zaman olumlu net bir cevap alamamıştı oysa.
Kısa süre sonra işgal filosunun içinde Yunan gemileri de demirleyecekti İstanbul’a.
Sonra İzmir Musul derken İç Anadolu’ya sıkışacaktı işte devlet.
Çanakkale’yi geçemeyen bir gemide, bir sonbahar Çarşamba akşamı imzalanan şey değil sadece içinde bulunduğumuz haftayı bu kadar kritik hale getiren.
Ertesi gün de Filistinlilerin yaşadığı topraklardan kovulup, günümüzün halen süren en büyük dramlarından birini oluşturan, Yahudilere, “Dünyanın her bir yanından gelin size vatan yapıyoruz”un kapısını açan Balfour Deklarasyonu da açıklanacak tam 100 yıl önce. İngiliz Dışişleri Bakanı, o Perşembe günü “Halksız bir halka toprak vermek” diye tanımlıyordu bu başlangıcı. Şartı da kendilerine yapılan muameleyi başkalarına, oradaki insanlara yapmamalarıydı. Bu büyük desteği veren mektubu cebine koyan Rothschild zaten sıvanmış bekleyen kollarını bir daha sıvadı ve aradan geçen bir asır sonunda Filistinliler kendi topraklarından kalan küçücük iki parçada tutunmaya çalışıyor. İsrail’in önce koloniler sonra devlet olup günümüzde gasp ettiği yer için haritayı açıp bakabilirsiniz.
Ve önümüzdeki hafta, 7/8 Kasım’da Bolşevikler Rus Çarlığı’nı yıkacak yine tam yüz yıl önce. Kullanılan takvimleri nedeniyle kendilerinin Ekim Devrimi dediği Kasım’ın ilk haftasındaki bu büyük dönüşüm sonra dünyayı yarım asırdan fazla en çok etkileyen olaylardan biri olacak.