“Avrupa’nın önceliği zenginlik sağlamak ve bunu korumak, fakat bizim önceliğimiz ülkemizi muhafaza etmek, onu düşmekten, yıkılmaktan ve çökmekten korumak” böyle diyordu Sisi, yanında onu ayakta, huşu içinde dinleyen Avrupa’nın demokratik, insan haklarına pek düşkün, medeni liderlerinin yanında. Haa, onların da yanlarında, aralarında Arap Birliği üyesi liderler de vardı.
Neyin toplantısıdır? Niçin bir araya gelmişler? Beraber neyin çözümünü bulacaklar? Bir seri cinayetin üzerine, onu ödüllendirip cesaretlendirir gibi toplandıklarına göre, cinayetlere karşı, vahşete karşı, insanlık için, insani değerler için, hayır için toplanmadıkları çok aşikar.
“İdam cezaları hakkında konuşuyorsunuz, ama lütfen bizi zorlamayın, bize insanlığımızı öğretmeyin, bizim kendi insanlığımız var, kendi değerlerimiz var, kendi etiğimiz var, biz size saygı duyarız siz de bize saygı duyun. Bizim etik değerlerimize saygı gösterin”.
Bu sözlerle Mısır’da işkence altında yaptırılan itiraflara dayanılarak kendilerine yüklenen suçlar dolayısıyla gençlerin katledilmesini savunuyor. Neresinden bakarsanız rezilce, neresinden baksanız alçakça bir savunma bu.
Bir defa Mısır halkının değerlerini gasp etmiş onlar adına hoyratça konuşan bir pişkinlik var. Bir defa bahsettiği ve “saygı duyun” dediği “Mısır halkının değerlerinde” insanları haksız yere ve zalimce, işkenceyle öldürmek mi varmış?
Mısır halkına iftira atmasın Sisi. Bunlar Mısır halkının değerleri olamaz. Bunlar hiçbir halkın değerleri olmaz. Hiçbir hukuka, hiçbir ahlaki temele dayanmayan bu değerler hiçbir halkın değeri olamaz. Üç bin sivil, medeni, barışçıl göstericiyi taramak usulüyle katletmek, orada katledemediklerini iftiralarla toplayıp göstermelik yargılamalarla soylarını kırmak hiçbir halkın değeri olmadığı gibi Mısır halkının değeri olamaz.