Halk Bank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla geçtiğimiz
günlerde ABD'de gözaltına alındı. Atilla'nın gözaltına alınması
sonrasında FETÖ'ye yakın veya FETÖ tarafından kullanılan bir takım
çevreler yeniden 17-25 Aralık darbe girişimini bir yolsuzluk
operasyonu gibi sunmaya başladılar. Hadiselerin bir anda böyle bir
mecra takip etmeye başlamış olması aslında Atilla'nın neden
gözaltına alındığı, bu hukuksuz eylemle neyin amaçlandığı konusunda
bir takım çıkarımlarda bulunmamıza olanak sağlıyor. Yaşananları
daha sağlıklı bir şekilde anlayabilmek için dış politikamıza temas
eden bazı hususları da hatırlamakta fayda var.
ABD ile İran arasındaki ilişkiler İran İslâm Devrimi sonrasında
ciddi şekilde bozuldu. Şah Rejimi döneminde ABD'nin bölgedeki ileri
karakolu olarak değerlendirdiği İran'da iktidara gelen Humeyni
“Büyük şeytan” açıklamasıyla ABD ile ilişkilerin nasıl seyredeceği
konusunda bir işaret vermişti. Humeyni sonrası Rafsancani ve Hatemi
dönemlerinde yumuşama eğilimi gözlemlense de Ahmedinejad döneminde
ilişkiler iyice gerildi.
Ağustos 2002'de ABD'de bulunan İran rejimine muhalif İran Ulusal
Direniş Cephesi'nden Ali Rıza Caferzade İran'ın tüm dünyadan gizli
nükleer program yürüttüğünü bazı fotoğraflarla birlikte bir basın
toplantısında açıkladığında bir infial oluştu. Tartışmaların ve
baskıların artması üzerine dönemin Cumhurbaşkanı Hatemi 2003 yılı
başlarında ülkesinin enerji üretimi maksadıyla bir nükleer program
yürüttüğünü kabul etti. Bu açıklama İran üzerindeki baskıyı
arttırdı. O dönem Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) başkanı
olan Ali Baradey yaptığı açıklama ile İran'ın ajansa bilgi vermeden
sürdürdüğü nükleer çalışmalarla Nükleer Silahların Yayılması
Antlaşmasını (NPT) ihlal ettiğini açıkladı. Baskıların yoğunlaşması
üzerine İran NPT'nin ek protokolünü imzaladı ancak bu hamle İran
üzerindeki baskıları bitirmedi.