Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekme kararının yankıları devam ediyor. Bu beklenmedik kararın bir çok kesimde büyük bir şaşkınlıkla karşılanmış olduğu ve yankıların da bu şaşkınlığın izlerini yansıttığı görülüyor. ABD’nin mutlaka başka bir hesabının olduğuna dair yorumlara da illa ki rastlıyoruz.
Ne de olsa büyük ABD hiçbir şeyi görünen ve herkesin ilk bakışta anlayabileceği bir basitlikte yapıyor olamaz.
Oysa ortada bir Trump gerçeği var ve başlıbaşına bir politik öznenin neler yapabileceğini ispatlamak gibi bir tarihsel misyonu var gibi görünüyor. Amacının hayırlı olduğunu söyleyemesem de bu yönüyle, yani devlet politikalarına atfedilen aşırı stratejik aklı yere indirmiş olduğu için, daha önce de ifade ettiğim gibi, kanaatimce siyaset bilimine önemli bir katkıda bulunmuş oluyor.
Hani ayıp olmayacaksa siyasette ve uluslararası siyasette “öznenin dönüşü” türünden bir başlık bile açabiliriz, tabi böylesi bir öznenin dönüşüne mesiyanik bir rol yüklenmemesi şartıyla…
Tarihin kendisine yazmış olduğu rolü oynamak yerine kendi rolünü yazıp oynama konusunda gösterdiği performans onu izlemeye değer kılıyor. Amerika siyasetinde kurumlar ve geleneklere karşılık kişisel özellikleri ve performansıyla bu kadar öne çıkan bir başkan daha muhtemelen olmamıştır.
Tabii, oynadığı rolün neticede insanlık için hayırlı sonuçlar doğuracağı konusunda elbette kimse emin olamaz. Bir Louis Bonapart’ın çağın devrimcilerinde yaşattığı hayal kırıklığını bizde tekrarlama şansı yok, çünkü bizden kimsenin onunla ilgili bir hayal kurduğu da yok. Ama Suriye’deki varlığına atfedilen anlamlara bakıldığında buna benzer hayal kırıklıkları bilhassa ülkesindeki İsrail yanlısı çevrelerde, Fransa’da ve PKK, YPG gibi çevrelerde yüksek düzeyde ifade ediliyor. Bu arada hayal kırıklığı yaşayan topluluğa DAEŞ de katılırsa hiç şaşırmayacağız.