Türkiye’de yüzyıldır belli bir seyri olan laikliğin insanların zihnine çok farklı şekillerle yansıması olağan bir durum. Gerçek tanımının, hakiki, öz uygulamasının ne olup ne olmadığı ayrı bir konu. Onu kimin nasıl yaşadığı ve nasıl algıladığı önemli bir noktadan sonra. Yüzyıla yaklaşan varlığı ve pratiğiyle laikliğin insanların zihnine yansıma biçimleri başlı başına ilginç bir konu. Müthiş bir fenomenolojik vaka örneği.
Bir dini grubun baskısını ve zulmünü hissetmiş birinin laikliği kendisini başka dinlerin veya din anlayışlarının baskısından kurtaran bir şey olarak görenlerin algısı mesela. Tam da laikliğin kendisi üzerindeki baskısını daha fazla hissedip onu bir zulüm gerekçesi, bir baskı konusu olarak görüp yaşaması, hissetmesi de bir başka algı biçimi. Bir başkası laikliği tamamen yönetici bir bakış açısından farklı dini grupları, görüşleri adil bir biçimde bir arada tutmanın salt işlevsel bir tekniği olarak da görebilir.