Kaşıkçı cinayeti Türkiye’de işlendi ama kısa süre içinde bütün dünyanın meselesi haline geldi. Kaşıkçı’nın S. Arabistan konsolosluğu içine girip çıkamaması ile birlikte başlayan ilgi ve sorular 22 gündür dünyanın en önemli gündem konusu. Dünya bu süreç içinde olayla ilgili bütün detayları büyük bir merakla takip etmeye çalışıyor.
Varlık sebebi vatandaşlarına hizmet etmek olan bir konsolosluk binası içinde kendi vatandaşını vahşice katletmiş olma ihtimali başlıbaşına korkunç, dehşet verici ve bir o kadar da ilgi çekici. Olayın uluslararası ilişkileri, dengeleri ve hukuku ilgilendiren boyutları herkesin bu olaya yaklaşımında farklı hesaplarını da devreye sokuyor tabi.
Ortaya çıkan her bilgi ilgiyi daha da artırıyor, soruları cevap vermek yerine başka soruları tetikliyor. Bu süreç içinde Türkiye’nin kamuoyunu bilgilendirme ve soruna ortak etme tarzı, hiç kuşkusuz çok kendine özgü bir yol açmış oldu.
Durum hassas. Başka ülkenin toprakları da sayılsa kendi sınırlarında cereyan etmiş olan böyle bir olaya kayıtsız kalamazdı Türkiye. Var olan iyi ilişkiler hatırına kendi topraklarında böylesi bir çok boyutlu cürmün işlenmiş olmasını kabul edemezdi.
Ancak işin başında kimseyi peşin peşin zan altında bırakmadan ilerlemek gerekiyordu. Hukuk aklının gerektirdiği şey buydu. Kimseyi peşin peşin suçlamak gerekmiyordu elbet, ama ortaya çıkan ağırlıklı zanlılar vardı ve peşin peşin onları da aklamak gerekmiyordu.
Cinayeti fiilen işleyenlerin nitelikleri ve bütün bağlantıları ortaya çıkarıldı ve bunlar kamuoyuyla paylaşıldı. Paylaşılan veriler dolayısıyla dava neredeyse bütün boyutlarıyla uluslararası kamuoyuna mal olmuş oldu. Kimsenin bu paylaşılan verilerin gerisinde kalma imkanı olamazdı.