Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005’i “Afrika Yılı” ilan ettiğinden beri Afrika’da ayak basmadığı yer neredeyse kalmamış durumda. Başbakan olarak daha önce gitmiş olduğu yerlere bir de Cumhurbaşkanı olarak ikinci hatta üçüncü kez gidiyor. Gittiği her yere de aralarında bakanlar, milletvekilleri, bürokrat, işadamı ve gazetecilerin bulunduğu heyetlerle gidiyor. Mutlaka gittiği her ülkede bir iş forumu düzenleyerek iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri daha iyi bir noktaya taşıyacak bir vizyon ve motivasyon ortaya koyuyor.
Bu açılımın sadece Türkiye’ye tek taraflı faydalar getirmesi asla gözetilmiyor. Bilakis, ilişkilerin daha ileri noktalara taşınıp sürdürülebilmesi için iki taraflı bir kazancın olması gerekiyor. DEİK iş forumlarının en önemli mesajı da bu oluyor. Türkiye’yi geçmişte ve bugün Afrika ilgisinde başka ülkelerden ayıran tam da bu. Türkiye’nin herhangi bir ülkeyle ilişkisi mutlaka o ülkeye de aynı ölçüde kazandırır.
Türkiye Afrika’nın tamamına ticaretiyle, yatırımlarıyla giderken bir yandan da Yeryüzü Doktorlarıyla, İHH’sıyla, TİKA’sıyla, Yunus Emre’siyle, Maarif Vakfıyla ve bir dizi sivil toplum örgütünün hayır, kültür ve eğitim faaliyetleriyle girmiş durumda. En yakın çamurlu su kaynağı beş on km mesafede olan köylere su kuyuları açarak insanları suyla buluşturuyor. Gözleri katarak olmuş on binlerce insanı ameliyat ederek gözlerini açıyor, verdiği burslarla binlerce Afrikalının Türkiye’de eğitimini sağlıyor.
Batılı ülkelerin tarih boyunca Afrika’ya yaklaşımı, bütün bir Avrupa tarihinin, modernliğinin, demokrasi, özgürlükler ve insan hakları gibi cilalı değerlerinin altındaki gerçek yüzünü görmek için çok önemli bir tarih sunuyor. Bugünün dünya düzeni tam da bu sömürü, işgal ve tahakküm ilişkisine dayalı olarak kurulmuştur. Bu ilişkiyi eleştirmeden, bu ilişkiyle yüzleşmeden yeni bir dünya kurmak mümkün değildir.
O yüzden Yeni bir dünya kurmaktan söz eden Erdoğan Afrika gezilerinde Afrika’nın bu yeni dünyanın asıl belirleyici aktörleri arasında olacağını söylüyor. Moritanya ve Senegal’deki iş forumunda dünyanın beşten büyük olduğunu tekrarlayarak mutlaka yeni bir dünya düzeni kurulacağını ve bu yeni düzen kurulurken Afrika ile birlikte yürümek istediğini söyledi.
Yeni dünyanın yoldaşları olarak bin yıllık ortak tarihlerinde birbirlerine karşı gösterebilecekleri hiçbir kara lekenin olmadığını hatırlattı. Örneğin bu mazide, Senegal’deki Goree Adası gibi, Afrikalıların zorla köleleştirilip bir mal gibi gemilere bindirilip bugünün medeni dünyasına, ABD’ye taşınmak üzere depolandıkları mekanlar yoktur. Tertemiz bir ortak tarihe sahip olmak, geleceğin inşasında çok daha yakın bir işbirliği içinde olmayı bir sorumluluğa dönüştürüyor.