"16 Nisan'dan sonra Siyaset, artık daha meşakkatli bir yol” demiştik.
Aslına bakarsanız özü itibariyle, yani hakkını vermek istediğinizde, siyaset zor ve meşakkatlidir.
Gerçi, dünyayı “zaten böyle gelmiş, böyle gider” diye kabullenirseniz, egemen güçlerle çatışmadan, onların arzularına uyarsanız, heva ve hevesleriyle çatışmadan çizilmiş daireler içinde kalarak yaparsanız, siyaset en kolay iş.
Ancak bu tarz-ı siyaset insanı insan olmaktan da çıkarır. Bu tavır siyasetin özüyle bağdaşmayan bir olağan siyaset pratiği olarak ortaya konur. Siyaset adına olağanlaşmış olması, siyasetin anlamını da tahrif edici bir rolü deruhte eder.
Oysa özü itibariyle siyaset “değişme ve değiştirme” talebini ve iradesini gerektirir. Olup bitenden razı olanın siyasette yeri olmaz.
Olanı olduğu gibi kabullenen, etliye sütlüye bulaşmadan bir pratik olarak ortaya konulan emek de siyasetin aktörü değil nesnesi, aracı veya işçiliğine razı olmaktan öte bir anlam ifade etmez.