Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle başlayan süreç bir kez daha uluslararası ilişkilerin genellikle bazı efsaneler altında örtülen bir tabiatını gün ışığına çıkarıyor. Uluslararası ilişkilerde tarafların bütün eylemlerine güçlü bir hesaplılığın, rasyonalitenin, akılcılık ve gerçekliğin yön verdiği düşünülür. Herkesin akılcı ve gerçekçi bir hesap yaptığı bir durumda esasen birçok mesele hiç savaşa gerek olmaksızın hal olur. Ülkelerin çıkarları vardır ve bazı durumlarda bu çıkarlar yakın komşularıyla ortak kaynakların bir paylaşımı meselesinden sadır olur. Tamah edilmeyip adil bir paylaşımla anlaşıldığında uzun vadede daha kalıcı bir barış için çok daha akılcı bir davranışta bulunulur. Oysa burada kritik kavram tam da tamahtır ve tamahın olduğu yerde akılcılık devre dışı kalır: Güç, ulusal onur, milli heyecanlar devreye girer ve diğer ulusa karşı akıl-dışı bir üsttenciliği tahrik eder. Bu da uluslararası krizleri doğurur ve sürekli besler.
Uluslararası ilişkilerde akıl...