Türkiye'nin yönetim sisteminde şimdiye kadarki en köklü
değişikliği getirecek olan Anayasa değişikliği teklifi bugün
itibariyle TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlanacak. Anayasa
gereği iki tur şeklinde ve tahminen 15-20 günlük bir süreye
yayılacak olan bu görüşmeler boyunca millet olarak Anayasa yapmanın
bir milletin işi olduğu gerçeğini beraber hissedeceğiz, beraber
yaşayacağız.
Ne de olsa Anayasa bir toplumsal sözleşmedir ve bu sözleşmenin tam
anlamıyla hissedilebilmesi için halkın mümkün mertebe katılımının
sağlanması çok önemli.
Türkiye'nin Anayasa tarihi ne yazık ki bir “sözleşme"nin ruhuna
uygun bir biçimde gerçekleşmiş anayasa tecrübesine yabancı bir
tarihtir.
Bir sözleşme olarak anayasalar halkın önüne genellikle darbelerden
sonra konulmuş ve adeta silah zoruyla veya psikolojik harp
hileleriyle ikna edilerek imzalatılmış senetler gibi iş görmüş. O
yüzden zorun biraz hafiflediği veya hilenin fark edildiği andan
itibaren bu senetlerin geçersizliğine dair yükselen bilinç bir süre
sonra ayrı bir psikolojik komplekse dönüşmüştür.
1982 yılında başımıza ne gelmiş olduğunu 35 yıldır tartışıp
duruyor, böyle bir darbe anayasasına yüzde 92 oy vermek durumunda
kalmış olmanın toplumda ürettiği kompleksi aşmaya çalışıyoruz. Ama
tam da işin kompleks kısmı burada kendini hissettiriyor. Her aşma
çabası karşısında beklenmedik muhalifler ve dirençlerle karşılaşıp
işi daha da kompleks hale getirmektedir.