Biz Türkiye’de mahalli seçimlerle meşgulken Tunus’ta 30. Olağan Arap Birliği Zirvesi toplantısı icra ediliyordu. Gerçi biz kendi seçimlerimizle meşgul olmasak da toplantının dünya için, bölge için yaşanan herhangi bir soruna çare olabilecek bir sonucu veya iradesi yoktu.
Toplantıya ev sahipliği yapan Tunus Cumhurbaşkanı Sibsi toplantıya “Karar ve Dayanışma Zirvesi” başlığını önerse de toplantıdan ne bir karar ne de bir dayanışma örneğinin çıkması mümkün görünmedi.
Arap Birliği’nin bugün Arap dünyasını meşgul eden en müşkül sorunlara dair hiçbir çözümü veya çözüm iradesi yok. Dostlar alışverişte görsün kabilinden her yıl baştan savılan bir toplantıdan öte bir etkisi veya geçerliliği olmayan Zirve’de Filistin meselesi üzerine rutin birkaç resmi sözden başka bir şey söylenemedi mesela. Körfez ülkelerinin arasında yaşanmakta olan soruna çare olacak ne bir “karar” ne de bir “dayanışma” örneği sergilenmedi. Golan’ı ilhak eden Amerika’nın kararına karşı kınayıcı bir güçlü tavır konmadan sadece “Golan’ın Suriye toprağı olduğu” ikrar edilmekle yetinildi.
Zirve’nin bir irade ortaya koyması nasıl mümkün olsun ki? Zirve’nin en güçlü ismi olarak kabul edilen Suudi Arabistan Kralı Salman b. Abdülaziz, Tunus’a Zirve’den 2 gün önce geldiği halde, açılış oturumunun yarısında Zirve’yi terk edip ülkesine geri dönerek Zirve’ye verdiği, daha doğrusu Zirve’den esirgediği önemi göstermiş oldu. Amacı Tunus ziyareti, Zirve bahane gibi olunca, kalanlar açısından da formaliteden ibaret bir Zirve olarak kalmış oldu.
Aynı şekilde Katar Emiri Temim Bin Hamad el-Thani de açılış oturumundaki kendi konuşmasını yapmadan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Aboul Gheit’in konuşması sırasında aniden Zirve’yi terk etti. Emir’e yakın kaynaklar bu ani kararın Genel Sekreter’in Türkiye’yi Arapların içişlerine karışmakla suçlamasına karşı bir tepki olarak gerçekleştiğini naklediyorlar.
Kendi içinde bin bir sorunla uğraşan, kendi ülkelerine ABD ve Avrupa ülkelerinin her türlü müdahalesini, hatta yönetimlerini ve sömürülerini sineye çeken Arap ülkelerinin göre göre Türkiye’yi “yabancı” olarak görmesi, bizzat Arap Zirvesi’ndeki yöneticilerin Arap halkının tabanından ne kadar uzak yükseklere çıkmış ve kopmuş olduklarını gösteriyor sadece. Bu liderlerin hiç birisi kendi halklarına Recep Tayyip Erdoğan’dan daha yakın değil mesela. Belki huzursuzluğun bir sebebi bu, ama yeri gelmişken şu “Arapların içişleri ve Türkiye’nin yeri” konusuna dair bir iki gerçeğe dikkat çekelim.