Kaşıkçı’nın katilleri için çember daralıyor derken, olayın üzerinden geçen 18 gün sonra Suudi Arabistan makamlarından Kaşıkçı’nın konsolosluk içerisindeki bir arbede esnasında yanlışlıkla öldürüldüğüne dair bir itiraf geldi. Bu itirafın bu aşamada gelmiş olması bir yerde malumu ilam tabi. Kaşıkçı’nın Konsolosluk binası içinde öldürülmüş olduğunu artık bilmeyen kalmamıştı.
Olayla ilgili yeni ve bilinmeyen bir şey söylemeyen bu açıklamanın hala açıklamadığı en önemli şey, Kaşıkçı’nın öldürülmüş olan cesedine ne yapılmış olduğuydu. Elbette yanlışlıkla da olsa öldürme itirafı geldiğine göre kısa süre içerisinde bu bilgiye ulaşmak da mümkün olacaktır. Nitekim cesedin akıbetinin belli olması da an meselesidir.
Arbede açıklaması ise ulaşılmış olan bilgilerin toplamına göre olayın hiçbir yanını açıklamıyor, bilakis daha fazla soruyu üretiyor. Tabi her biri koruma ve dövüş uzmanı genç yaşlardaki 15 kişi ile 60 yaşında, tek başına ve savunmasız bir Cemal Kaşıkçı arasındaki “arbede”nin nasıl olmuş olabileceğini insan düşünmeden edemiyor.
Düşündükçe de insan, sadece kendi aklıyla dalga geçildiğini hissetmiş oluyor. Bu asimetrik “arbede”den sadece masum bir insanın linç edilmesi hikayesi çıkabilir. Kaşıkçı’ya karşı bu 15 kişilik grubun nefsi müdafa hikayesi çıkmaz herhalde.
İkincisi bu kadar süre neden beklendiği sorusu. Şu ana kadar Kaşıkçı ile ilgili söylenmiş olan yalanlar ayrı bir cürüm dosyası oluşturacak boyuta ulaşmış durumda. Kaşıkçı’nın konsolosluktaki işlemlerini yaptıktan kısa bir süre sonra ayrıldığı en üst düzey resmi makamlarca söylendi. Onun nerede olduğunun bilinmediği söylendi.
Bu açıklamalar kapsamında Katar, İran ve Türkiye olay dolayısıyla suçlandı. Suudi Arabistan medyasında Turan Kışlakçı ve Hatice Cengiz ve şahsım hakkında inanılmaz kampanyalar yürütülerek neredeyse olayı bizim kafamızdan uydurmuş olduğumuz söylendi.